Uçak Teknisyenleri Derneği (UTED) Yönetim Kurulu Başkanı Necdet Aksaç, Başkan Yardımcısı Orhan Şekerci ve Basın Yayın Sekreter Yardımcısı Ersin Adıyaman, DHMİ Genel Müdürü Serdar Hüseyin Yıldırım’ı ziyaret etti. Ziyarette özellikle İstanbul’da inşa edilen yeni havalimanı, Atatürk Havalimanının hangi amaçlarla kullanılacağı ve havacılığın yaygınlaştırılması için yapılacaklar konuşuldu. Bir sohbet havasında gerçekleşen ziyarette DHMİ Genel Müdürü Serdar Hüseyin Yıldırım’la bir de röportaj gerçekleştirdik.
UTED: Son yıllarda Türkiye havacılık sektöründe büyük bir değişim yaşanıyor. Artık dünyanın en önemli havayolu şirketlerinden biri Türk Hava Yolları… Bu gelişmelere paralel olarak havaalanlarına da büyük yatırımlar yapılıyor. Özellikle İstanbul’a inşa edilen yeni havalimanı son yıllardaki gelişmeleri taçlandıracak gibi görünüyor. Bunun yanı sıra Atatürk Havalimanının akıbeti de merak konusu… Bu konuda neler söylemek istersiniz?
Serdar H. Yıldırım: Yeni havalimanı tabiri doğru. Basında genellikle üçüncü havalimanı tabiri kullanılıyor ama Atatürk Havalimanı ticari uçuşlara kapatılacağı için aslında iki havalimanı olacak. Atatürk Havalimanı daha çok genel havacılık amaçlarına uygun faaliyetlerde ve ticari olmayan uçuşlarda kullanılacak. Tabii bu siyasi bir karardır. Şu anda kesin olan tek şey ticari uçuşlara kapatılacak olması. Bu zaten sözleşme gereği böyle… Yani yeni havalimanımız hizmet vermeye başladığı zaman Atatürk Havalimanı yolcu ve kargo taşımacılığına kapanacak.
UTED: Yeni havalimanının hizmete gireceği tarih belli mi?
Serdar H. Yıldırım: 2018’in ilk çeyreğinde hizmete girmesini hedefliyoruz. İnşaatın biraz daha hızlı ilerlemesiyle tarih birkaç ay öne çekildi. Takvim olarak şu anda iyi durumdayız. Tabii beklenmedik sorunlar yaşanmaması durumunda bu tarih yakalanabilir. Şu anda dünyanın en büyük şantiyesinden bahsediyoruz. 3 bine yakın ağır makine çalışıyor, kamyonlar, dozerler… Sadece bu araçları peş peşe dizseniz 20 kilometre yapıyor. Bu büyüklükteki işlerde küçük bir sorun büyük sonuçlara yol açabiliyor.
UTED: Söylediğiniz tarihte ilk etap hizmete girecek değil mi?
Serdar H. Yıldırım: Tabii… Proje toplam dört etaptan oluşuyor. 2018’de ilk etabı hizmete girecek. Daha doğrusu birinci etabın ilk bölümü; iki pist ve 90 milyonluk bir terminal… Hemen arkasından hiç ara vermeden birinci etabın ikinci bölümü olan üçüncü pist çalışması başlayacak. Yani birinci etap bittiğinde üç tane pist ve 90 milyonluk bir terminalimiz olacak. Ondan sonra tetik değerlere göre yeni etapların inşasına geçilecek. Örneğin 90 milyonluk tesis hizmetteyken 80 milyonu geçtiğimizde hemen ikinci faz başlayacak. Sonraki tetikleme noktası 120 milyon olacak. Yani 110 milyon yolcuya ulaştığımızda diğer faz çalışmaları başlayacak. Sonunda da 150 milyon yolcu kapasitesine ulaşacağız.
UTED: Bu tetikleme noktalarıyla ilgili öngörülen tarihler var mı?
Serdar H. Yıldırım: Yolcu sayısının ne zaman söz konusu değerlere ulaşacağı bilinemediği için kesin tarihler yok; tüm etapların bitmesini, yani 150 milyon yolcu kapasitesine ulaşılmasını 2025’ten önce beklememek lazım. Daha ileri tarihlere de uzayabilir, ama erkene geleceğini şahsen beklemiyorum.
UTED: 2018’de ilk fazla birlikte havalimanlarını birleştiren metro ağı da hizmete girecek mi?
Serdar H. Yıldırım: Bu konuda devlet kurumları son derece koordinasyonlu bir şekilde çalışıyorlar. Karayollarıyla, demiryollarıyla, altyapı yatırımlarıyla, belediyelerle koordineli bir çalışma sürüyor ama bir takım teknik zorunluluklar bazen işin planlanan bitim tarihini engelleyebiliyor. Mesela çok arzu etmemize
rağmen üçüncü köprünün üzerinden geçecek olan raylı sistem 2018’e yetişmiyor. Sabiha Gökçen Havalimanı ile yeni havalimanı bağlantısının en kısa yolu orası. Ankara’dan gelip Edirne’ye kadar sürecek olan hızlı tren hattı Sabiha Gökçen’in yakınında bir aktarma istasyonunda duracak ve yeni havalimanına 30-35 dakikada ulaşma imkânını sağlayacak.
UTED: Peki, Avrupa yakasından raylı sistemle ulaşım 2018’e yetişiyor mu?
Serdar H. Yıldırım: Evet. O, 100 kilometre hız yapabilen bir hızlı metro hattı olacak. Üzerinde de çok istasyon olmayacak ve nispeten ekspres gibi çalışacak. Gayrettepe’den binen bir yolcu yarım saat içinde yeni havalimanına ulaşabilecek. Üstelik terminalin önüne inecek… Tabii karayolu bağlantıları da açılışa yetişecek.
UTED: Yavuz Sultan Selim köprüsünden gelecek demiryolunun hangi tarihte hizmete girmesi bekleniyor.
Serdar H. Yıldırım: İnşallah 2020 civarı hizmete girmesi planlanıyor. Bunun nedeni de hızlı tren projesinin çok zaman alan bir iş olması…
UTED: Peki, yeni havalimanında çok büyük bir nüfus çalışacak. Çalışanların konut ihtiyacı için bölgeye yönelik devletin bir projesi var mı?
Serdar H. Yıldırım: Bunu, orada çok sayıda çalışan istihdam edecek şirketler yapabilir. DHMİ olarak soruyorsanız, düşünmüyoruz. Zaten bizim orada oldukça az personelimiz olacak. Çünkü biz sadece hava trafiğinden sorumlu olacağız. Aslında yeni havalimanına ulaşım, Atatürk Havalimanından bile kısa sürebilir. Raylı sistemin böyle bir avantajı var. Bu nedenle büyük oranda insanlar evlerini değiştirmeyebilirler. Sadece metro bağlantıları ring olarak, Mahmutbey, Gayrettepe ve hızlı tren hattıyla gerçekleştirileceği için yeni havalimanına gitmek Atatürk Havalimanı’na gitmekten bile kolay olabilir.
UTED: Airbus ve Boeing gibi firmaların da bölgede yer alıp üretim hedeflediğine dair söylentiler var. Bu konuda net bir bilgi var mı?
Serdar H. Yıldırım: Bilmiyorum ama üretimin o bölgede yer almasını şahsen doğru bulmam. Düşük kapasiteyle çalışan birçok meydanımız var. Böyle bir şey yapılacaksa o meydanlar daha uygun. Bizim İstanbul’daki meydanlarımız çok yoğun… Küçük uçaklara iniş izni vermekte bile zorlanıyoruz. Dolayısıyla bizim küçük meydanlar da yapmamız lazım.
UTED: Küçük meydandan kastınız nedir?
Serdar H. Yıldırım: Örneğin Londra’da beş tane havalimanı var. Fakat kentin çevresinde 50’ye yakın küçük meydan var. Mesela 1000-1500 metrelik küçük bir pist ve yanına da küçük bir prefabrik bina. Bunların maliyetleri çok az. Hem az yer kaplıyorlar, hem de küçük uçaklar ineceği için pistin taşıma kapasitesi
düşük… Bizim en çok buna ihtiyacımız var. Sayın Başbakanımız Binali Yıldırım Beyin “Artık her vilayete bir havaalanı düşünüyoruz” derken bu büyüklüktekilerden bahsediyordu. Aslında Türkiye’deki havacılık konseptini yeniden düşünmek lazım. Bu konuda çeşitli kurumlar da çalışıyor zaten.
UTED: Milli uçak projesi de bu bağlamda mı düşünülmeli?
Serdar H. Yıldırım: Tabii ki… Mesela milli uçak kapasitesinin eleştirilmesinin nedeni de bununla bağlantılı. Bu uçaklar küçük havaalanlarına göre planlandı. Çünkü bizim bu küçük olanlara ihtiyacımız var. 100 kişilik uçaklarla Türkiye’nin birçok noktasına verimli ve ekonomik hava ulaşımı sağlanamıyor. Örneğin Kayseri’den Urfa’ya 100 kişilik bir uçak koyarsanız maliyetleri karşılayamazsınız. Bizim üretmeyi planladığımız uçak ise 32 kişilik. Bana göre ideal… Hele turboprop motorlu bir uçaksa son derece ekonomik bir çözüm demektir. 40-50 liralık biletlerle zarar etmeyecek biçimde uçuşlar sağlanabilir.
UTED: Bu sistem Türkiye’deki havacılığı başka bir boyuta taşır…
Serdar H. Yıldırım: Tabii… Örneğin, Erzurum’dan Antep’e uçakla gitmek isteyen bir kişi, ya İstanbul ya da Ankara üzerinden aktarma yapmak zorunda… Üstelik aktarma saatleri de uymayacağı için bir gününü harcaması gerekebilir. Bu durumda da havayolu tercih edilmiyor. Her gün binlerce insanımızın sadece bu yüzden uçaktan vazgeçtiğine eminim. Neden Erzurum’dan Urfa’ya, Kars’tan Denizli’ye uçak seferi olmasın? İşte bizim bu uçağımız kullanılırsa bu mümkün olur.
UTED: Belki de başladıktan sonra büyük bir potansiyelin heba edildiğini göreceğiz.
Serdar H. Yıldırım: Mümkündür… Bu büyük havayollu şirketlerini de rahatlatacak bir çözüm. Onların verimliliğini de artıracak.
UTED: Son olarak şunu sormak istiyoruz, sizce uçak teknisyeni kimdir?
Serdar H. Yıldırım: Havacılıkta bir görünen kahramanlar, bir de gizli kahramanlar vardır… Havacılık deyince insanların aklına önce pilotlar gelir. Sonra hostesler ve yer görevlileri akla gelir, çünkü onlarla muhatap oluyorlar. Yolcuların hiç muhatap olmadığı ve benim çok önemsediğim iki grup var. Biri hava trafik kontrolörleri, diğeri de uçak teknisyenleri. Bu iki grup o kadar önemli ki onların işlerini tam ve eksiksiz yapmaları sayesinde uçaklar uçabiliyor, iniş kalkış yapabiliyorlar. Eğer uçak uçabiliyorsa, bu öncelikle teknik personelin sayesinde olabiliyor. Çünkü öncelikle uçağın uçuşa uygun hale getirilmesi gerekiyor. Bunu da uçak teknisyenleri yapıyor. Tabii sektörün dışındakiler bunu bilmiyor. Bence iyi bir teknik kadro bir havayolunun en önemli varlığıdır. Operasyonları sürekli bir şekilde sürdürmenin ilk şartı bu kadrodur. Havayolu şirketleri de böyle düşünmeli. Hem personel kalitesi hem de hangarlardan araç gerece kadar malzeme kalitesi eksiksiz olmalı ki uçaklar sorunsuz uçsun… Keşke sektör dışındakiler de bu gizli kahramanların öneminin farkına varsa…
SERDAR HÜSEYİN YILDIRIM
Serdar Hüseyin Yıldırım 1961 İstanbul/Üsküdar doğumludur. Aslen Rizelidir. Kadıköy Anadolu Lisesi’nden 1978’de mezun olup, İTÜ Uçak Mühendisliği bölümünde yüksek tahsiline başladı. 1980’de Berlin Teknik Üniversitesi’ne yatay geçiş yaptı. Ulaşım Bilimleri Fakültesi Havacılık ve Uzay Bilimleri bölümünü bitirdi. Aynı üniversitede yüksek lisansını Havayolu İşletmeciliği dalında tamamlayarak 1987 yılında yurda döndü. Askerlik hizmetini Hava Kuvvetlerinde yedek subay olarak yaptı. 1989 yılında havacılık sektöründe göreve başladı, çeşitli havayollarında yönetici olarak 12 sene vazife yaptı. Daha sonra yurtdışında çeşitli ülkelerde proje danışmanlığı yaptı. Bu arada dünyayı dolaşarak 120 ülkeyi ziyaret etti. Kadir Has Üniversitesi’nde 5 sene Havayolu İşletmeciliği dersi verdi. İngilizce ve Almanca bilen Serdar H. Yıldırım evli ve dört çocuk babasıdır.