Thumbnail
  • 03.11.2022

Uçaklar Fırtınalara Dayanacak Şekilde Tasarlanmış Olsalar da Fırtınalardan Neden Kaçınırlar?

 

Tabiat ana bazen şiddetli hava koşulları yaratabilir ve uçaklar, aşağıda anlatmaya çalışacağım çeşitli nedenlerle, bunlardan kaçınmak isterler. Fırtınalar ve kötü hava koşulları elbette bazı uçak kazalarının oluşmasına katkıda bulunan faktörler olsa da, bunlardan çok fazla korkulmamalıdır. Günümüzde kullanılan modern uçaklar, fırtınalara, kuvvetli rüzgâra, türbülansa ve hatta yıldırım çarpmalarına dayanacak şekilde tasarlanmış ve üretilmiştir. Bununla birlikte, ticari uçaklar bazı haklı nedenlerle fırtınalardan kaçınmayı tercih ederler.

 

Fırtınadan kaçınmak

Modern uçaklar, fırtınalar ve diğer olumsuz hava koşullarında uçmak için tasarlandıkları için güçlü rüzgârlar uçağın düşmesine neden olmaz, şiddetli yağmur gövdeye zarar vermez. Yıldırım da ciddi bir sorun değildir. ABD Ulusal Hava Durumu Servisi’ne (US National Weather Service) göre ticari hizmette olan her bir uçağa yılda ortalama bir veya iki kez yıldırım çarpıyor.

Metal bir uçak gövdesi, bir Faraday Kafesi görevi görür. Kompozit uçak gövdesine ise elektrik akımını yönlendirmek için “iletken eleman ağı” eklenmiştir. Airbus A350 uçaklarında kullanılan “Tightening Mesh” adı verilen sıkılaştırılmış iletken eleman ağı bulunur. Qatar Airways’in A350’lerindeki iletken eleman ağının zarar görmesi durumunda, yakıt deposunda yangına yol açabileceğini iddia etmesi son yıllarda bazı tartışmalara neden oldu.

Faraday Kafesi, elektriksel iletken metal ile kaplanmış veya iletken eleman ağı biçiminde örülmüş, içteki hacmi dışardaki elektrik alanlarından koruyan bir muhafazadır. Bundan 180 küsur yıl önce, 1836 yılında İngiliz Fizikçi Michael Faraday’ın buluşu olduğu için “Faraday Kafesi” diye adlandırılmıştır.

Yaratacağı sorunun sınırlı olasılığına rağmen, uçaklar hem hafif hem de şiddetli fırtınalardan kaçınmak için geçici süre için rota değişikliği yaparlar. Ayrıca, fırtına özellikle büyük veya beklenmedik değilse, bundan kaçınmanın fazla bir zorluk yaratmadığını da belirtmekte fayda var. Uçuş rota planlaması, önceden tahmin edilebilen hava hareketleri hesaba katılarak yapılır. Bu şekilde rota, uçuş süresi ve yakıt gereksinimleri de dahil edilerek, belirli sorunlu alanlardan kaçınılabilir. Uçaklardaki hava radarı sistemleri, pilotlara önündeki hava durumunu göstererek kötü hava koşullarından kaçınmasına  yardımcı olur.

Pilotlar önlerine çıkan kötü hava koşullarından kaçınmak istediklerinde o anda iletişimde oldukları ATC’den (Air Traffic Controller) rota değiştirmek için izin almak zorundadırlar. Kaçınma, kötü hava kütlesinin solundan, sağından veya üstünden, altından olabilir. O anda mevcut hava trafiğine göre ATC’nin önereceği kaçınma usulü uygulanır. 

Fırtınalardan kaçınmanın önde gelen nedeni, uçuşu sallanmadan, çalkalanmadan, yumuşak, konforlu hale getirmektir. Güçlü rüzgârlar uçuşun konforunu ciddi şekilde olumsuz etkileyebilir. Sallantılar ve hızlı irtifa değişimleri fazla uçuş deneyimi olmayan yolcuları korkutabilir. Kokpitteki hava radarının göremediği için tespit edemediği, rüzgâr yönü ve hızındaki ani ve kuvvetli değişiklikler, açık hava türbülansından (Clear Air Turbulence) kaynaklanmaktadır. Kötü bir sürpriz olarak karşılaşılan açık hava türbülansı, önceden ikaz edilemediği için, yolcu ve kabin görevlilerinin yaralanmasına neden olabilir.

Kanatlarda üretilen kaldırma kuvvetinin, rüzgâr hızı ve yönündeki değişikliklerle artması veya azalması, uçak hareketlerinde değişimler yaratabilir. Bu değişimler yavaş yavaş gerçekleştiğinde, olumsuz etkisi minimum seviyede olur. Ancak fırtına koşullarında, kaldırma kuvvetindeki hızlı değişiklikler oldukça rahatsız edici etkiye neden olur. Kanatlar, bu etkiyi azaltmak için esneyecek şekilde (Flexible Wings) tasarlanmıştır. Ancak, açık hava türbülans koşullarının yine de uçuşu rahatsız edici olabileceğini biliyoruz. Açık hava türbülansı, adı üzerinde, bulutsuz ortamlarda gelişir ve uçağın hava radarında görülemez, ani ve kötü bir sürpriz olarak ortaya çıkar.  Böyle kötü sürpriz bir durumda sağa-sola savrulmamak, yaralanmamak için, yolcuların koltuklarında oturdukları süre içerisinde kemerlerini bağlı tutmaları en doğru olanıdır ve kalkış öncesi yapılan anonslarında hatırlatılır.

Uçaklar fırtınalara dayanacak şekilde tasarlanmış olsalar da, kötü havanın etrafından dolaşma şansımız varken neden kullanmayalım ki? Kısa bir sapma ve biraz gecikme yapmak, potansiyel olarak güçlü bir fırtına içine girme riskinden çok daha mantıklıdır. 

Gök gürültülü fırtınalar, uçağın dakikada 6.000 feet’in üzerinde irtifa değişikliği yapmasına neden olabilir (standart tırmanma/alçalma hızı dakikada 2.000 ila 3.000 feet’dir). Potansiyel olarak böyle hava koşulları birden fazla yıldırım çarpmasıyla birleştiğinde uçağı ve yolcuları stres sınırlarına yaklaştırabilir.

Etkili fırtınalar yere yakın düşük irtifalarda daha olasıdır ve elbette kalkış ve inişleri ciddi şekilde etkileyebilir. Bu, önceden uçuş planlamasının gerekli olmasının bir başka nedenidir. İleriye dönük yapılan havalimanı ön hava tahmin raporlarında (TAF) varış havaalanında fırtına vb kötü hava koşulları olasılığı varsa, uçuş ertelenebilir veya varış istasyonundan sapma (divert) olasılığı dikkate alınarak planlanır.

TAF-Terminal Aerodrome Forecast-Havalimanları için yapılan orta ve uzun süreli bir hava tahminidir. TAF, hava limanlarında yapılan gözlemlere dayanarak ilgili meteoroloji otoritesi tarafından hazırlanır ve kısa mesaj formatında yayınlanır. Fotoğraflarda birkaç tipik kötü hava durumlarını görebilirsiniz.

Havayolları ve pilotlar, yolcularını sarsmadan konforlu bir uçuş yapmaları için gereken her şeyi yapacaklarından emin olunuz.

https://simpleflying.com/why-airliners-avoid-storms/

 

Önerdiklerimiz

1968 © Uçak Teknisyenleri Derneği