TÜRK SAVUNMA SANAYİİNİN ÖNCÜSÜ,
NURİ KİLLİGİL PAŞA
Nuri Killigil, 1938 yılında Zeytinburnu’nda kok kömürü satan bir şirketi satın alarak, şirketi madeni eşya fabrikası haline getirdi. Dönüştürdüğü fabrikada tabanca, matara, demir çubuk, gaz maskesi ve mermi üretimi yapmaya başladı. Killigil sonrasında fabrikasını genişleterek 1946 yılında Sütlüce’ye taşıdı. Burada yeni motor ve makinelerini kullanarak havan ve havan mermisi üretmeye başladı. 2 Mart 1949 yılında Sütlüce’de bulunan fabrikada üst üste üç büyük patlama yaşandı. Nuri Killigil’in de aralarında olduğu 27 kişi bu patlamada vefat etti. Cesedi bulunamayan Nuri Killigil boş tabutla defnedildi.
Nuri Killigil Paşa 1889 yılında Manastır’da dünyaya geldi. Osmanlı devletinde asker olmak isteyen Nuri Paşa Manastır Askeri Rüştiyesi’ne girdi ve 1903 yılında rüştiyeden mezun oldu. Mezuniyetinden sonra askerlik hayatına başlayan Nuri Paşa uzun yıllar Osmanlı ordusunda subay olarak görev yaptı. Trablusgarp Cephesi’ndeki üstün başarılarından dolayı yarbaylığa terfi etti. Ve yarbay rütbesiyle Kafkas İslam Ordusu komutanlığına atanarak, Azerbaycan Türkleri’yle birlikte omuz omuza Rus ve Ermeni çetelerine karşı savaştı. İtilaf devletlerinin desteklediği çetelere karşı amansız bir mücadeleye girdi. Ama sonunda 15 Eylül 1918’de Bakü’yü düşman işgalinden kurtardı. Bu başarıdan sonra Nuri Paşa’nın adı ‘‘Bakü Fatihi’’ olarak anılmaya başladı. Üstün başarıları sonucu generalliğe kadar yükseldi ve İstiklal Mücadelesi’ne general rütbesiyle katıldı. Ülkesi için uzun yıllar cephede savaşan Nuri Killigil Paşa, savaş dönemi boyunca tamirhanelerde ve fabrikalarda çalışarak, düşman asklerlerinden ele geçirilen top ve tüfekleri onarmış, Osmanlı ordusuna kazandırmıştı. Bu sayede silahlar üzerine mekanik bilgilerini oldukça geliştirmişti.
Milli mücadeleden sonra soyadı çıkınca, Nuri Paşa’ya ‘‘Killigil’’ soyadı verildi.
Kurtuluş Mücadelesi ile işgalci düşman kuvvetlerini ülkeden kovan Türkiye Cumhuriyeti, askeri gücünü artırmaya ve teçhizatlarını yenilemeye çalışıyordu. Bunun için müttefik ülkelerle silah anlaşmaları imzalıyordu. Ama Nuri Paşa, bu durumdan rahatsızdı. Ona göre güçlü bir devlet kendi silahlarını kendisi üretmeliydi. Buna olan inancı doğrultusunda Nuri Paşa, 1933 yılında Zeytinburnu’nda bir demir eşya fabrikası kurdu. Ve bu fabrikada matara, demir çubuk, gaz maskesi, soba gibi çeşitli metal eşyalar ve bunun yanında silah, mermi ve tapa üretmeye başladı. Türkiye Cumhuriyeti için yerli ve milli silahlar üretiyordu.
Zeytinburnu’ndaki fabrikasında üretimini iyice geliştiren Nuri Paşa, üretimi artırmaya ve fabrikayı büyütmeye karar verdi. Fabrikayı 1946 yılında Sütlüce’ye taşıdı. Fabrikanın Sütlüce’ye taşınmasından sonra mühimmat üretimini artıran Nuri Paşa; tabanca, 81 milimetre havan topu, mühimmat, tapa, uçak bombası, tahrip kalıpları gibi büyük mühimmatlar üreterek fabrikasını iyice geliştirdi. Aynı zamanda Türkiye Cumhuriyeti’nin askeri fabrikalardan temin edemediği 40 milimetrelik uçaksavar topları için mermi ve tapa üretmeye başladı. Ve böylece özel sektör olarak milli harp sanayisinin gelişmesine ve Türk ordusunun ateş gücünün artırılmasına büyük katkı sağladı. Bu gelişme batılı devletlerin de dikkatini çekmeye başlamıştı.
Silah ve mühimmat üretimini iyice geliştiren Nuri Paşa, sadece ülkemizin askeri gücünü artırmakla kalmadı. Aynı zamanda Mısır, Filistin, Pakistan ve Suriye gibi müttefik ülkelere de silah ihraç etmeye başladı. Müttefik ülkeler, oldukça başarılı mühimmatlar üreten Nuri Paşa ile alışveriş yapmaktan mutluydu. Bu başarılı alışverişlerden sonra Nuri Paşa, fabrikasını iyice büyütmüş, üretim kapasitesini oldukça artırmıştı.
Nuri Paşa’nın girişimleri ülkemiz için çok değerliydi. Türk savunma sanayisini gerçekten çok iyi yerlere taşıyordu. Ama bu büyüme batılı devletleri derinden rahatsız etmeye başlamıştı.
Nuri Paşa’ya silah üretimi konusunda büyük baskılar kurulmaya başlandı. Hem ülkemizden hem de yurdışından gelen baskılar Nuri Paşa’yı iyice bunaltmıştı. Bu baskılara karşı Nuri Paşa, arkasında hiçbir destek bulamıyordu. Sonunda Nuri Paşa artık silah üretemeyeceğine dair bir açıklama yaptı. Silah üretimini durdurduğunu ilan etti. Ama inandığı yolda, ülkesi için attığı bu adımdan bu kadar kolay vazgeçmeyecekti. Üretime gizliden gizliye devam ediyordu.
Bu gizli üretimler devam ederken Nuri Paşa, en önemli projelerinden birini hayata geçirmişti. Çizimini bizzat kendisinin yaptığı ve kendi adını verdiği Nuri Killigil tabancasını üretmişti. Yarı otomatik ve 9 mm çapındaki bu yerli ve milli tabanca o kadar başarılıydı ki, o yıllarda dünyanın en iyi silahları arasında yer aldı. Hatta Nuri Paşa’nın ürettiği bu silahın modeli ve teknik mekanizması o kadar iyiydi ki tasarım İtalyan silah üreticisi Bernardelli tarafından kopyalanıp 1980’li yıllara kadar kullanıldı.
Tarihler 1948 yılını gösterdiğinde Filistin toprakları işgal edilmiş ve İsrail devleti kurulmuştu. Nuri Paşa, İsrail devletinin kurulmasına karşıydı. Ve İsrail’e karşı Filistin’i destekledi. Filistinliler’e ve bölgedeki diğer Araplar’a silah satışı yapmaya devam etti.
Tarihler 2 Mart 1949’u gösterdiğinde Nuri Paşa’nın Sütlüce’deki fabrikasında büyük bir patlama oldu. Patlama fabrikanın kimyahanesinde meydana gelmişti. Nuri Paşa ve kimyahanede çalışan bütün işçiler dışarı çıktı. Ama yangının ambara sıçrama tehlikesi vardı. Nuri Paşa, ambarda kuvvetli infilak maddelerinin olduğunu biliyordu. Bu yüzden ambarda çalışan işçileri bir an önce tahliye etmeliydi. Koşarak ambarın içine daldı. Ve tam bu esnada bir büyük patlama daha geldi. Ve bir patlama daha. Ortalık savaş alanına dönmüştü. Fabrika tarumar olmuştu. Mühimmat deposunun patlaması o kadar büyüktü ki patlamalar ve çıkan dumanlar ertesi gün bile devam etmişti.
Patlamada, aralarında Nuri Killigil Paşa’nın da bulunduğu 27 kişi hayatını kaybetti. Nuri Paşa’nın cesedi bulunamadı. Tabutu boş defnedildi. Patlamadan sonra fabrikada çalışanlar tarafından, Suriye’ye ihraç edilmek üzere 2 bin merminin üretim bandından çıktığı, ambara konulup teslimat zamanını beklediği bilgisi verildi. Ayrıca Pakistan’dan alınan son siparişler de işleme alınmıştı. Üretimi kısa süre içerisinde başlayacaktı. Tüm bu anlatılanlar ve öncesinde Nuri Paşa’ya gelen baskılar ve tehditler, olayın sabotaj ve suikast olduğunu destekler nitelikteydi.
Nuri Killigil tabancası tarihimizin güzide bir parçası olarak kaldı. Saklanmış bir örneği İstanbul Harbiye Askeri Müzesi’nde sergilenmektedir. Tabanca, Nuri Killigil’in mirasçıları tarafından müzeye bağışlanmış ve yedek şarjörü ve mermileri ile birlikte özel kutusunda ilk günkü gibi saklanmaktadır.