Dünyanın en eski şehirlerinden birisi. Akdeniz ve Ölüdeniz ’in kuzey sınırı arasında yer alan, tüm dinlerin, ortak ve kutsal mekânların bir arada bulunduğu bir etkileyici bir o kadar da mistik bir kent Kudüs.
Hep merak ettiğim, ancak görmeye fırsat bulamadığım bir kente doğru yola çıktım bu ay. İstanbul’dan Kudüs’e. İstanbul’dan Kudüs’e direkt uçuş yok. Önce Tel Aviv’e gidiyorsunuz. Yaklaşık 2 saat süren keyifli bir uçuş bu. Tel Aviv’den Kudüs’e ise araçla yolculuk yaklaşık 1 saat sürüyor.
Müslümanlar, Yahudiler ve Hristiyanlar için büyük önem taşıyan kutsal topraklar üzerinde yer alıyor Kudüs… Hem din hem de bir kültür merkezi… Kudüs, Yahudi inanışına göre, Tanrının dünyayı yaratmaya başladığı yer, Hristiyanlar için mahşerdeki dirilişin mekânı, Müslümanlar içinse ilk kıble.
Kudüs şehri iki kısımdan oluşuyor. Eski ve yeni Kudüs. Asıl gezilecek tarihi yerler eski şehirde. Bunları sıralayacak olursam şöyle, Müslümanlar için, Müslümanların ilk kıblesi olan Mescid-i Aksa, Harem-i Şerif, Hazreti Muhammed’in Mirac’a çıktığı yer olan Kubbet üs Sahra.
Hristiyanlar için, Hazreti İsa’nın doğum ve ölüm noktası (Betlehem) ve ayrıca Kutsal Kabri yani Kıyamet Kilisesi.
Yahudiler için ise, Kutsal ağlama duvarı (Western Wall) Tur dağı (Zeytin Dağı) önemli.
Kudüs’e gitmeden önce kent hakkında epeyce bilgi toplayıp öyle gitmiştim. Gerçekten de önceden okumak çok yararlı oluyor.
Kudüs öyle bir kent ki, din, tarih ve kültür turizmini içinde barındırıyor. Kudüs’ü doya doya gezmek için en az 3 gün gerekiyor. En popüler yeri ‘old town’ yani ‘eski şehir’. Burada Yahudi, Müslüman, Hristiyan ve Ermeni mahalleleri bulunuyor. Şehrin bu kısımları yürüyerek geziliyor. O kadar gizemli ve ilginç ki anlatamam. Bir an kendimi İstanbul’un kapalı çarşısında dolaşıyor sandım.
Şehrin etrafı surlarla çevrili… Bu surlar 1540-1542 yılları arasında Kanuni Sultan Süleyman tarafından onarımı yaptırıldığı için Sultan Süleyman’ın surları olarak anılıyor. Bu surların birçok kapısı var (8 tane)… En ünlüsü ise Şam kapısı (Damascus Gate). Şam Kapısı, doğrudan Müslüman mahallesine açılıyor. Tam bir ticaret merkezi olan bu bölge cıvıl cıvıl ve hep kalabalık... Çeşitli dükkânlar, hediyelik eşya satan yerler, çay ve kahve içilecek yerler. Açıkta satılan aynı bizim simite benzeyen biraz daha iri simitler, kekler, türlü türlü yiyecekler.
Eski şehrin içinde Müslümanlar için önem taşıyan Mescidi Aksa ve Kubbet-üs Sahra (Harem i Şerif ) yer alıyor. Size özellikle Mescidi Aksa’dan bahsetmek isterim. Benim için bu yapı Kudüs’ün biricik ve en güzel yapısıdır. Hani kentler vardır ve de o kentleri çağrıştıran simge yapılar, Paris’teki Eiffel kulesi ya da New York’taki özgürlük heykeli gibi. Bence Kudüs de Mescidi Aksa ile özdeşleşmiş bir kenttir. Bir kere Kudüs’ün her yerinden özellikle de zeytin dağından baktığınızda tüm görkemi ile adeta bir yüzük taşı gibi dikkat çekmektedir. Bence Kudüs’ün en güzel yapısı da Mescidi Aksa’dır. Buraya Müslümanların dışındakilerin girmesi güvenlik nedeni ile yasak. Dışardan İsrail askerleri, içeriden de Müslümanlar tarafından güvenliği sağlanıyor. Burada ayrıca, Kubbet üs sahra, Muallak Taşı ve Hazreti Muhammed’in atı Burak’ı bağladığı yer olan Burak Mescidi yer alıyor. Bunlar hakkında kısaca bilgi vermek istiyorum:
Kubbet Üs Sahra (Sarı Kubbe): 688-691 yılında yapılmış bir görkemli yapıt. Tepesi altın kaplama bir yapı. Müslümanların gücünü göstermek amacı ile yapılmış bir yapı. Bu sarı altın kaplama Kudüs’ün her yerinden görülüyor ve pırıl pırıl da parlıyor. Ürdün Kralı Hüseyin 80 kg altın bağışlamış ve bu kubbe yaptırılmış.
Muallak Taşı: Kubbet üs Sahra’nın içinde bulunuyor. Burası Hazreti Muhammed’in miraca yükseldiği yer olarak biliniyor. Burada kocaman bir kaya var. Peygamber ile göğe yükselen bu kayayı Hazreti peygamber ayağı ile durduruyor. O nedenle kayanın üzerinde ayak izi bulunuyor. Tam da bu noktada kaya göğe yükselme ile yere inme arasında muallakta kalıyor yani havada asılı duruyor.
Ayrıca yine burada, bu kez Hazreti İbrahim’in oğlunu kurban etmek üzere iken Tanrının onun yerine koyun indirdiğine inandıkları yer de aynı zamanda. Diyorum ya burası müthiş etkileyici bir yer.
Mescidi Aksa’ya gelince, burası Müslümanların ilk kıblesi. Kabe’den 40 yıl sonra Hz. Âdem tarafından ya da oğulları tarafından inşa edildiği söyleniyor. Hazreti Muhammed’in Mescidi Aksa ile ilgili şu sözü vardır: “Yolculuk ancak şu 3 mescid’den birine olur: Benim şu mescidime (Mescidi Nebevi), Mescidi Harama ve Mescidi Aksa’ya.” İşte bu hadisten dolayı Mescidi Aksa, Mescidi Nebevi ve Kâbe ile birlikte 3 harem bölgesinden biri olarak kabul edildiği için Haremi Şerif adını alır.
Ağlama Duvarı (Western Wall): Burası öyle bir yer ki, Müslüman Mahallesinin, Yahudi Mahallesi ile birleştiği yerde adeta bir Açıkhava sinagogu. Burası 3 parçadan oluşuyor; ilk parça duvarın arkasındaki açık alan, İkinci parça kadınlar ve erkekler için ayrılmış ibadet alanı, Üçüncüsü de Batı duvarı tünel kısmı. Ağlama Duvarı, Yahudilerce kutsal sayılan Büyük Tapınağın ayakta kalan batı duvarıdır. Bu nedenle Batı Duvarı denilir. Yahudiler için Hazreti Süleyman’ın Kudüs’te yaptırdığı Beyt-ül Makdis’ten kaldığına inandıkları kutsal duvardır. Zamanla, Ağlama Duvarı denmiştir. 485 metre uzunluğundadır. Yaklaşık 2000 yıl önce inşa edilmiş olan kutsal ikinci tapınaktan kalan son parça işte bu batı tarafındaki duvardır. Yahudiler işte tam da burada, atalarının çektikleri acılar ve yıkılan tapınakları için yas tutarak ibadet ediyorlar. 24 saat açık olan ağlama duvarına tüm dinlerden insanlar geliyorlar. Oldukça etkileyici bu mekâna girerken güvenlik nedeni ile bir hayli aranıyorsunuz.
Kıyamet Kilisesi (Kutsal Mezar Kilisesi): Müslüman ve Hristiyan mahallelerinin kesişim noktasında yer alıyor. Ayrıca burası Hazreti İsa’nın çile yolunun durağı da. Hazreti İsa’nın burada çarmıha gerildiğine inanıyorlar. Kilise, Bizans İmparatoru’nun annesi Helen tarafından İ.S. 326 yılında yaptırılmış bir kilise. Burada, Hazreti İsa’nın yeniden dirileceğine inandıkları için de, kilise Hristiyanlar için gerçekten çok önemli bir hac noktası. Bu nedenle de oldukça kalabalık. İnanın kilisenin kapısına kadar gittim ama içeri girmem mümkün olamadı.
Yine burada Hristiyanlar için çok önemli bir yol mevcut, Hazreti İsa’nın çile yolu (Via Dolorosa). Burası Hristiyan inanışına göre, Hazreti İsa’nın tevkif edilip, çarmıha gerilmek üzere sırtında haç ile yürütüldüğü yol. Bu yol boyunca durduğu, sendelediği, elini duvara dayadığı yerler hep adım adım izleniyor. Yol boyunca 14 tane durak olduğu söyleniyor.
Gelelim o etkileyici ve efsanevi Zeytin Dağına, Eski kentin tepeden göründüğü ve burada bulunan zeytin ağaçlarından dolayı bu ismin verildiği muhteşem manzaralı bir seyir terası burası. Zeytin Dağı 3 din açısından da önemli bir yer. Müslümanlar, sırat köprüsünün, bu tepe ile Haram-ı şerif arasında kurulacağına inanıyorlar. Yahudiler içinse kıyamet günü Yahudileri kurtaracak Mesih bu dağdan gelecek ve ilk dirilenler de burada yatanlar olacak. Hristiyanlar ise, burasının Hazreti İsa’ya Peygamberliğin geldiği yer olduğuna inanıyorlar. Burada beni şaşırtan şeylerin başında her tarafın mezar dolu olması oldu. Burada mezar satın almak için de oldukça ciddi paralar ödeniyormuş.
Zeytin dağı ile ilgili bir başka rivayet de, Tufan ardından Nuh Peygamberin güvercinin bu tepeden aldığı zeytin dalını kendisine götürdüğüne dair olan inanış.
Zeytin Dağının biraz ilerisinde son derecede görkemli ve şık bir kilise göze çarpıyor. Mary Magdelene Kilisesi. Rus Çarı İkinci Aleksander tarafından 1895’de yapılmış. Hazreti İsa’nın ayak izinin burada olduğunu söylüyorlar. Kalabalıktan içeri girmek mümkün olmuyor.
Kudüs için bir söz var, denir ki, ’Dünyada hiçbir şehir dinler tarihi açısından Kudüs’le yarışamaz.’ Bu sözün doğruluğunu ancak buraya giderseniz göreceksiniz. Kudüs, bir şehirden öte, mistik, etkileyici, görkemli ve hep çok güzel bir şehir olarak belleğimde kalacaksın. Umarım bir kez daha eski şehrin sokaklarında dolaşma imkânı bulabilirim. İnanıyorum ki her gittiğimde daha keşfedecek çok şey var bu kentte. Kudüs’ü mutlaka görün ve yaşayın, eski şehrin sokaklarını dolaşırken hayret ve hayranlıkla burayı yeniden keşfedecek ve çok etkileneceksiniz.