prensibi öğrendik o da şu: “Bu uçağı senden daha iyi yapabilecek başka bir teknisyen yok!”
Ne biliyorsan, en iyisini sen biliyorsun. Arızası olan bir uçağa çıkıyorsan, onu sen yapacaksın
ve uçmasını sen sağlayacaksın. Kendine güvenmeyi, işten kaçmamayı, işin zorluğundan
sakınmamayı öğrendik. Belki onlar bizim kadar dijital dünyaya çok hakim değiller ama, işe çok
disiplinli bir şekilde sahip çıkıyorlar. İşlerini çok severek yapan insanlardı. İşinizi severseniz,
karşılaştığınız problemleri de kısa sürede çözersiniz.
Kadın bir teknisyen olarak ekstra karşılaştığınız problemler, üstesinden gelmeniz gereken
zorluklar oldu mu çalışma hayatınızda?
HB: Toplumsal alışılmış kodlarla baktığınızda bir kadın bu işi yapamaz gibi duruyor. Bir şey
denildiğinde “Hayır!” der, “Uğraşmaz!”, “Yapamaz!” diye düşünülebilir. Ama ben hiçbir
zaman bu işe yapamam gözüyle bakmadım. Bana ne iş verilirse ben o işi yaparım ve en iyisini
yaparım gözüyle baktım. Mesleki yaşamım boyunca da verilen her işin üstesinden geldim.
MB: Bir araya gireyim. Üniversitede girdiğim derslerde, kadın öğrencilerimiz de var. Her
zaman eşimi örnek gösteririm. Bir iki kere okula davet ettim, onlarla tanıştırdım. Özellikle kız
öğrencilerle tanışmalarını istedim, onlarla tecrübelerini paylaşmalarını istedim. Evet doğru
erkeklerin çok olduğu bir meslek, ama istediklerinde kadınlar bu işi çok daha iyi, çok daha
disiplinli yapabiliyor ve çok daha çalışkan olabiliyorlar. Hatta kurallara erkeklerden daha çok
uyduklarını da söylemek gerekiyor. Örneği karşımızda duruyor!
THY’de kaç kadın vardı siz işe başladığınız zaman?
HB: Ben başladığım zaman bir tek Ayten (Turgut) Abla vardı. Sonradan üç kadın daha
alınmıştı, beş kadın teknisyendik. Biz başladıktan sonra Ayten Abla emekliye ayrıldı, dörde
düştük. Onların da biri ABD’ye yerleşti. Bir tanesi planlama kısmını tercih etti. En sonda iki kişi
kaldık. 2000’lerin başına kadar durum buydu. Ayten Turgut’tan sonra THY’de ikinci kadın
teknisyenim.
Mesleğinizin geleceği konusundaki düşünceleriniz neler? Teknolojideki gelişmeler, yapay
zeka vs. nereye gidiyoruz; sizler nasıl bakıyorsunuz?
MB: Ne olursa olsun insan elinin değmesi gerekiyor uçağa. Robotlarla, yapay zekayla bu iş
olmaz. Arıza ve bakımda tecrübeli, işinin ehli teknisyenlere her zaman ihtiyaç olacaktır.
Sektör gelişecektir, robotik uygulamalar daha da olacaktır. Ama uçak bakımında her zaman
insan faktörü olacaktır. Robotlarla uçakları uçurabilirsiniz, ama bakımını mutlaka insanlar
yapmaya devam edecektir. Onun için her zaman bu meslekte teknisyene ihtiyaç olacaktır.
Genç arkadaşların bunun farkında olmaları gerekiyor, yan gelip yatmamaları gerekiyor. Onlar
çok daha zor bir dönemden geçeceklerdir. Çok daha yorucu ve meşakkatli yolları olduğunu
söylemek durumundayız.
Aynı evde iki teknisyen olmanın avantajları, dezavantajları nelerdir diye bir soru sorsam,
neler söylersiniz?
MB: Dezavantajları çok, sürekli kavga ediyoruz. Kim daha iyi biliyor kavgalarımızdan eşim hep
üstün çıkıyor ve ben pes ediyorum. Öncelik her zaman eşimindir dolayısıyla, evde onun sözü
geçiyor. O ne derse öyle oluyor! Evde, meydana gelen arızalar üzerine sürekli bir muhabbet
oluyor. Tabii şaka bir yana ben çok faydasını gördüm. Hala da görüyorum… Mekanik alanda
çalışan biri olarak aviyonik alanlara hakim değilim, farklı bir alan sonuçta. Onun için bu
alanda her zaman eşimden yardım almışımdır, arayıp sorunun giderilmesi hakkında yardımını
istemişimdir. Bana her zaman çok yardımı olmuştur…
HB: Sadece eşime değil, arkadaşlarına da yardımcı olduğum çok olmuştur.
Elbette çok anı biriktirmişsinizdir... İlginç bir anınız var mı bizlerle paylaşabileceğiniz?
MB: Tabii ki… Boeing 747 uçağı, JADE Cargo. Filoda böyle bir uçak yok. Kimsenin de tecrübesi
yok! Uçak üç-dört arızayla İstanbul’a geldi. Pilot İspanyol, arızaları deftere yazmış. Bizde de
yetki olduğunu biliyor. Beni çağırdı, “Bu arızaları çözebilir misin?” dedi. “Bana iki dakika
müsaade eder misiniz, eşimi telefonla arayabilir miyim?” dedim. Döndü baktı, “Tabii ki
arayabilirsiniz, benim için problem değil!” diyerek şaşkın şaşkın baktı. “Eşinizi arayın ama
arızaları da giderin lütfen!” dedi. Eşimi aradım, elektronik arızaları söyledim uçağın park
yerini söyledim. Yakın bir yerdeydi, beş dakika sonra geldi. Kaptandan müsaade istedik,
kokpiti boşalttı. Eşim kaptan koltuğuna oturdu, arızaları çok kısa sürede çözdü. Arızaların
hepsi elektronik arızalar ve benim hiç bilgim yok! Pilota arızaların giderildiğini söyledim.
Döndü “Bu hanımefendi kim?” dedi. “Eşim!” dedim. Adam o zaman anladı ne demek
istediğimi. “Peki defteri kim kapatacak?” dedi, “Defteri ben kapatacağım” dedim. “Yetkili
teknisyen olarak benim nezaretimde uçağa müdahale etti” dedim. Ve arızalarını çözdük.
İnanamadı, çok teşekkür etti. Şok bir vaziyette bindi uçağına ve gitti.
HB: Şunu da ben eklemiş olayım, B1 ve B2 olarak bir uçağın A veya C bakımını yapabiliriz.
Kısa ve son bir soru; “İşinizin en önemli prensibi nedir?” diye sorsam...
HB: Kurallara uymak… Kural, kural, kural!
MB: “Ben bu işi biliyorum, ben yaparım!” demeyeceksiniz. Kurallara, yönetmenliğe yüzde
100 uymak çok önemli. Olmazsa olmazımız…
Eklemek İstediğiniz?
MB: Bayrak onlarda, biz meslekteki son yıllarımızı yaşıyoruz. Bu bayrağı daha ileriye taşıyacak
olan onlar. Her şeyi sorabilirler, her şeyi danışabilirler. Öğrenmenin sınırı yok, çok çalışarak,
gayret göstererek çok daha iyi yerlere geleceklerinden emin olabilirler. Tüm arkadaşlarımız
her zaman bize ulaşabilirler, her zaman onlarla bilgimizi paylaşmaya hazırız.
HB: 7/24 yardıma hazırız...
Ne mutlu size, çok teşekkür ediyoruz…