Thumbnail
  • 10.07.2024

Amerika Birleşik Devletleri’nde Pratt & Whitney firması tarafından geliştirilen R-1830 Twin Wasp uçak motorlarının İkinci Dünya Savaşı sırasındaki Otomobil Üreticisi Buick fabrikasındaki üretimlerini gösteren bu fotoğrafta, sarı renkle kontrolleri yapan personeli işaretleyerek motorların büyüklüğünü ve fotoğraftaki motor sayısını daha iyi göstermek istedim.

İlk üretimi 1932 yılına tarihlenen ve kalkışta 1200 beygir güç sağlayabilen bu motor, İkinci Dünya Savaşı’nda farklı uçak tiplerinde kullanılarak 173,618 adet ile rekor sayıda üretime ulaşmıştır.

Motorun kullanıldığı uçaklar arasında Consolidated firmasının B-24 Liberator, Douglas firmasının C-47 Skytrain ve DC-3, Grumman firmasının F4F Wildcat, Consolidated firmasının PBY Catalina, Douglas firmasının TBD Devastator, Short firmasının Sunderland ve Vickers firmasının Wellington uçakları bulunuyordu.

Daha önce yaptığım paylaşımlarda ABD’nin bir bağımsızlık mücadelesi vererek sömürgesi olduğu Birleşik Krallık’tan kopmasına rağmen, her iki Dünya Savaşı’nda da eski efendisi Birleşik Krallık’ın yardımına koşmasından ve her iki Dünya Savaşı’nın kazanan tarafı olmasından bahsetmiştim.

Aslında ABD her iki savaşa da sonradan katılmıştır.

İlk Dünya Savaşı, Avusturya-Macaristan veliahtının Saraybosna’da bir Sırp milliyetçisi tarafından öldürülmesinden bir ay sonra, 28 Temmuz 1914’te Avusturya-Macaristan’ın Sırbistan’a savaş ilan etmesiyle başlamıştır. Osmanlı Devleti’nin  3 Kasım 1914’te Almanya’nın ve Avusturya-Macaristan’ın yanında yer alarak katıldığı bu savaşta Birleşik Krallık, Fransa, Rusya, Belçika, Sırbistan ve Karadağ bu üçlünün karşısında yer almaktaydı.

Savaşın ilerleyen safhalarında Bulgaristan, Almanya, Avusturya-Macaristan ve Osmanlı Devleti’nin yanında savaşa katıldı. İtalya, Romanya ve Yunanistan ise Birleşik Krallık’ın başını çektiği ittifaka katılmayı tercih etti. ABD büyük savaşa katılmamış olsa da Almanya’ya karşı savaşan devletlere her türlü harp malzemesi, silah ve cephane yardımında bulunuyordu.

ABD’den Avrupa’ya sadece ticari gemilerle değil, yolcu gemileriyle de bu malzemeler taşınıyordu. Almanya, sahip olduğu etkili denizaltı filosuyla bu gemilere önemli bir tehdit oluşturuyordu. Özellikle Britanya transatlantiği Lusitania’nın batırılması büyük bir trajedidir. Almanya, bu geminin ABD’den sadece yolcu değil, aynı zamanda Birleşik Krallık’a silah ve cephane taşıdığını iddia ederek ABD gazetelerine ilan vermiş ve yolcuları geminin İngiltere seferi için bilet almamaları konusunda uyarıda bulunmuştur.

Almanya, dediğini yapmıştır. Bir Alman denizaltısı 7 Mayıs 1915 günü Lusitania adlı buharlı transatlantiği torpido ile batırarak içinde bulunan 123’u ABD vatandaşı olan 1195 kişinin ölümüne yol açmıştır.

Bu olaydan sonra tarafsız devletlerin Atlantik Okyanusu’ndaki emniyetli geçişlerini sağlamaya yönelik çeşitli düzenlemeler yapılmış olmasına rağmen, Almanya sınırsız ABD silah yardımından bıkmıştır ve 1917 yılının Ocak ayında Sınırsız Denizaltı Savaşı’nı ilan ederek tanımladığı bölgeye giren tüm deniz taşıtlarını ülke ve gemi cinsi ayırt etmeksizin batırabileceğini açıklamıştır.

Alman denizaltıları tarafından batırılan Amerikan gemilerinin sayısı arttıkça, 6 Nisan 1917 günü ABD Almanya’ya savaş ilan etmiştir. 

ABD’nin çok güçlü endüstrisi silah ve cephane üretimine yönlendirilmiş ve savaşa girişi dengeleri değiştirmiştir. Savaş, 11 Kasım 1918’de Almanya’nın yenilgiyi kabul etmesiyle sona ermiştir. ABD Başkanı Wilson, kongreye savaş izni almak için yaptığı başvuruda “Tüm savaşları bitirecek savaş” ve “Dünyayı demokrasi için emniyetli bir yer yapacak savaş” ifadelerini kullanmıştır. ABD, savaş dolayısıyla iki milyon askerini Batı Avrupa’daki cephelere göndermiş ve bunlardan elli bini savaşta yaşamlarını kaybetmişlerdir.

ABD’nin İkinci Dünya Savaşı’na girişi de gecikmeli olmuştur. Almanya’nın Polonya’yı işgaliyle 1 Eylül 1939’da başlayan savaş, 2 Eylül 1945’te Japonya’nın teslim olmasıyla sona erdiği kabul edilir. ABD, savaşın başlamasından iki yıl sonra Japonların Hawai adalarındaki Pearl Harbor askeri üssüne yaptığı saldırıdan sonra savaşa girmiştir.

ABD’nin müttefiklerine 2. Dünya Savaşı’nda yaptığı yardım, 1. Dünya Savaşı’ndaki yardımın kat kat fazlasıdır. ABD, savaşın başında izolasyoncu politikaların etkisi altındaydı. Bu politika, eski kıtanın işlerine karışmamak anlamına geliyordu; buna karşılık eski kıta ülkelerini de kendi işlerine karıştırmamak anlamına geliyordu ve bir anlamda ABD’yi Avrupa’da meydana gelen gelişmelerden izole ediyordu.

ABD, bağımsızlığını Birleşik Krallık ile mücadele ederek kazanmış olsa da, nüfusun içinde en yüksek yüzde Britanya Adaları kökenlilerin toplamına aitti ve Britanya Adaları kökenliler yönetim kadrosunda etkiliydiler. Başka bir garip durum ise Alman göçmenlerin ABD nüfusunda tek bir ulustan gelen en yüksek yüzdeye sahip olmasıydı.

ABD, eski kıtadaki savaşın başlangıcında tarafsız kalmış olsa da 1939 yılında çıkardığı ve “Cash and Carry” adı verilen yasa ile uygun gördüğü ülkelere parasını peşin ödemeleri ve nakliyeyi kendileri üstlenmeleri şartı ile silah ve cephane satışına izin verdi. Bu yasadan en çok Birleşik Krallık’ın yararlandığını tahmin edebilirsiniz. Savaşın ilerlemesiyle Almanya karşısında yalnız kalan Birleşik Krallık, aldığı silah ve cephane için nakit olarak ödeme yapmakta zorlandı.

1941 yılının Mart ayında, henüz savaşa girmemiş olan ABD, “Lend-Lease” adı verilen yasayı çıkararak bedeli daha sonra ödenmek üzere uygun gördüğü ülkelere silah ve cephaneyi ödünç vermeye veya uzun süreli kiralamaya izin verdi. Tabii ki bu durumda özel sektör üreticilerine ilgili savaş araçlarının bedelini ABD devleti ödüyordu.

ABD’nin savaşa girmesinden 6 ay önce başlayan ve savaşın sonuna kadar devam eden bu uygulaması ile Birleşik Krallık ve  Sovyetler Birliği başta olmak üzere Almanya’ya karşı savaşan ülkelere bugünkü değeriyle 600 milyar doların üzerinde savaş aracı yardımı yapılmıştır.

İkinci Dünya Savaşı’nda ABD askerleri için ölüm faturası, Birinci Dünya Savaşı’na göre çok daha yüksek olmuştur. Birinci Dünya Savaşı’nda toplam 50 bin ABD askeri yaşamını kaybederken, İkinci Dünya Savaşı’nda yaşamını kaybeden ABD askeri sayısı 417 bin olmuştur.

ABD’yi savaşa dahil etmeye çalışan Birleşik Krallık’ın savaştaki asker kaybı ise sadece 384 bin kişidir. Birleşik Krallık, savaşta 70 bin sivil kayıp vermiştir. Savaşta en çok askerini, Sovyetler Birliği’nin 10 milyon askeri ile kaybetmiş, Almanya 5.5 milyon asker kaybetmiştir. 3 milyon asker kaybeden Çin ve 2 milyon asker kaybeden Japonya bu iki ülkeyi izlemektedir.

Savaşta en çok sivil kaybeden ülkeler, savaşın dehşetini kendi topraklarında yaşayan ülkelerdir. Sovyetler Birliği, 10 milyon askerini kaybederek birinci olurken, 14 milyon sivil kaybı ile ikinci olmuştur. Savaşta 240 bin askerini kaybeden Polonya’da 5.5 milyon sivil yaşamını yitirmiştir. Savaşta 3 milyon askerini kaybeden Çin’de 16 milyon sivil yaşamını yitirmiştir ve en çok sivil kaybı yaşayan birinci ülke olmuştur.

Almanya’ya erken teslim olan Fransa, 220 bin asker kaybı verirken 350 bin sivil kayıp vermiştir. Bugün Endonezya olarak bilinen eski adı ile Hollanda Doğu Hint Adaları bölgesinde Japon işgali sırasında 3 milyonun üzerinde sivilin yaşamını kaybettiği tahmin edilmektedir.

Dikkatinizi çekmek istediğim diğer bir konu ise Birleşik Krallık’ın hem Birinci Dünya Savaşı’nda hem de İkinci Dünya Savaşı’nda başta Hindistan, Kanada, Yeni Zelanda ve Avustralya olmak üzere kolonilerinden çok sayıda asker temin ettiğidir.

Birinci Dünya Savaşı’nda ANZAC birlikleri adıyla bilinen ve o sırada Birleşik Krallık kolonisi olan Avustralya ve Yeni Zelanda’dan gelen askerlerin Çanakkale cephesinde çok sayıda ölü verdiğini biliyorsunuz. Bu ölümler, bu devletlerin Birleşik Krallık’a karşı milli şuurlarının geliştirilmesine yardımcı olmuştur.

Yine Birinci Dünya Savaşı’nda Çanakkale ve Kutül Amare cephelerinde Hintliler ve Nepal kökenli Gurkalar başta olmak üzere çok sayıda koloni askeri Birleşik Krallık ordusunda savaşmıştır. Ünlü Türk şair Mehmet Akif, bu durumu “Çanakkale Şehitlerine” adlı ölümsüz şiirinde “Kimi Hindu kimi yamyam kimi bilmem ne bela / Hani tauna da zuldür bu rezil istila.” mısraları ile ifade etmiştir.

İkinci Dünya Savaşı’nda Birleşik Krallık’ın koloni askeri kullanımı daha da artmıştır. Savaşın sonlarına doğru Britanya Hint Ordusu adı verilen Birleşik Krallık Ordusunda 2.5 milyon Hint askeri görev yapmaktaydı.

 

Önerdiklerimiz

1968 © Uçak Teknisyenleri Derneği