Türk havacılık tarihinin önemli isimlerinden Yeşilköy Tayyare Makinist Mektebi Müdürlerinden Avni Okar’ın 1910 ile 1924 yıllarını kapsayan havacılık anılarında Milli Mücadele dönemiyle ilgili kısma geldik. Okar’ın anılarının hiç şüphesiz en önemli ve heyecanlı kısmı bu bölüm… İstanbul’daki uçak ve malzemenin Anadolu’ya kaçırılması için yapılan girişimler, esirlerin arasına er üniformasıyla karışıp kaçan makinistler ve büyük bir mücadelenin öyküsü…

 

Geçen sayıda Avni Okar’ın işgal dönemi İstanbul’u ile ilgili anılarını aktarmıştık. Bu anılarda Umum Kuvvayı Havaiye Deposu’ndaki malzemelerin nasıl kurtarıldığı, sonra da bu malzemelerin Anadolu’ya kaçırılarak İstiklal Savaşı’nda nasıl kullanıldığı anlatılır. Öncelikle Anadolu’ya kaçırılmak istenen uçakların macerasına bakalım. Avni Okar, Ferit Paşa Hükümeti kurulduktan sonra tayyarecilerden Anadolu’ya geçip Milli Kuvvetlere katılacakları düşüncesiyle şüphelenilmeye başlandığını belirttikten sonra İstanbul, İzmir, Konya ve Erzurum’daki tayyare istasyonlarının müdürlerinin değiştirildiğini ifade ediyor. İzmir’in işgalinden sonra dağıtılan İzmir’deki istasyonun bazı çalışanları Konya’ya giderek buradaki tayyare istasyonunda çalışmaya başlıyorlar. Ancak birkaç uçağın bulunduğu İstanbul’daki istasyonda yaşananlar çok daha ilginçtir.

 

İstanbul’dan Anadolu’ya firar…


İstanbul’daki uçakların Anadolu’ya geçirilmesi ve Milli Mücadele saflarında savaşması için planlar yapılırken ilk düşünülen Milli Kuvvetlerin bombalanması maksadıyla uçurulacak uçakların firar etmesiydi. Ancak İngilizler bu uçuşları hemen engellediler. Bu olaydan sonra tayyarelerin uçurularak gizlice Anadolu’ya geçmesi için geceleri hazırlıklar başlar. İstasyon Komutanı Yüzbaşı Fazıl Bey, söz konusu çalışmalarda, gizlilik gerekçesiyle kimseye haber verilmediği için, oldukça yalnız kalmıştı ve sorunlar yaşıyordu. Üst subayların hazırlıklardan haberi yoktu ama erler hazırlıkları anladıktan sonra gizlilik kalmamıştı:


“Tecrübesizler, erlere kadar bu havadisi duyurdular. Hatta Maltepe bakkalları ‘siz gidiyorsunuz, filan erde veya falan çavuşta şu kadar alacağım var, paramı versin’ diye hazırlığın hitamından çok evvel İstasyon Komutanı Yüzbaşı Fazıl Bey’e müracaat etmişlerdi.

” Tüm bu olumsuzluklara rağmen hazırlıklar yapılır. Ancak yirmi kadar tayyareden sadece üç tanesi uçuşa hazır hale getirilebilir. 

 

Üç deneme, üç başarısızlık… 

 

Hazırlanan üç uçağın kaçırılması için yapılan girişimlerin üçü de başarısız olur. Avni Okar anlatıyor:
“Bu esnada uçurulabilecek oldukça iyi bir halde yukarıda bahsi geçen yeni Fokker’ler, birkaç Albatros av ve keşifve LVG gibi on beş, yirmi kadar tayyare olduğu halde yalnız bir av Fokker, bir Albatros D-III ve bir de keşif A.E.G. tayyaresi uçuşa hazırlanabilmişti. Bunlardan Fokker tayyareci Gedikli İsmail Zeki (bilahare İzmir’in istirdadından sonra akrobasi uçuşunda kilise duvarına çarparak şehit düşmüştür) komutasında uçuşa geçmiş fakat oldukça süratli olan bu tayyarenin kalkması için müşkülatla hazırlanabilen küçücük meydan, tayyare yerden kesilmeden evvel nihayete ermiş ve zorla kaldırılmak istenen tayyare havada tutunamayarak o civarda bulunan köprücü bölüğüne ait tombozlara çarparak parçalanmıştır. Tayyareci ufak tefet yara bere almak suretiyle kurtulmuştur.


Kaldırma kabiliyeti nazarı itibara alınmadan Şakir Hazım’ın eşiyle makinist Büyük Eşref’in rasıt mahalline bindikleri ve pilot Büyük Vecihi’nin idare ettiği A.E.G. keşif tayyaresi makinistlerden başka insanların bindirilmesi yüzünden yerden kalkamayarak parçalanmış ve içindekiler ufak tefek yara berelerle kurtulmuşlardır.


Üçüncü tayyare Başgedikli Kazım’ın (Hava Okulu öğretmeni iken Eskişehir’de hastalanarak vefat etmiştir) komutasındaki Albatros D-III muvaffakiyetle havalanmış ve İznik civarına yani Milli Kuvvetler’in hükmettiği mıntıkaya inmiş ise de indiği arazide evvelce tayyare inişi için hazırlanmamış olduğundan telgraf tellerine takılarak önüne çıkan bir hendeğe girmiştir. Ve bu suretle, bu tayyare de parçalanmış fakat râkibine (pilot) bir şey olmamıştır.” (s. 50) Kısacası üç uçaktan ikisi havalanamaz, biri ise inemez, sonuçta bu girişimi öğrenen işgal kuvvetleri Maltepe’deki tüm uçak ve mühimmatı yakarlar… Bu durumda Anadolu’ya nakledilebilecek sadece insan kaynağı kalır.


Uçak Teknisyenleri Anadolu’da…


Bu üç denemenin de başarısız olması ve Maltepe’deki istasyonun yakılmasından sonra İstasyon Komutanı Yüzbaşı Fazıl, maiyyetindeki küçük zabit ve erlerle birlikte Anadolu’ya geçmeye karar verir ve ıssız yol ve ormanlardan geçerek Milli Kuvvetlerin hakim olduğu bölgeye geçmeyi başarır. İstanbul’daki pilot ve uçak teknisyenlerinin bir kısmı da ikinci bir kafile ile Anadolu’ya geçecektir:


“Aynı zamanda bu vak’a bir gün zarfında İstanbul’a yayılmış ve tayyare ile kaçmayı ve bu suretle hizmet etmeyi tasarlayan rasıt ve tayyareci subaylar ile küçük zabitlerden bir kısmı, uçuş esnasında kaçmaya muvaffak olamayan tayyareci Vecihi ile makinist Eşref’i de beraberlerine alarak ve er elbisesi giyerek, kafile halinde gitmekte olan esirler arasına karışmak sureti ile Mudanya’ya çıkabilmişler ve Bursa üzerinden (aldıkları emir üzerine) Konya Tayyare İstasyonu’na iltihak etmişlerdir.” (s. 51)


Aynı sayfada bu ikinci kafile ile Anadolu’ya geçenlerin isimlerini veren Avni Okar’ın listesinde uçak teknisyenleri de vardır. Bu isimler Anadolu’ya geçip Milli Mücadele için savaştığı bilinen ilk uçak teknisyenleridir:


“Rasıt Teğmen Avni Okar, Muhsin Alpagot, Emin Nihat Sözeri, Makine Subayı Rifat, Pilot Küçük Zabit Hayri Hoca, İhya, Vecihi, Makinist Eşref.” 

Bu isimler, Anadolu’daki uçakların uçurulması için mucizeler yaratan bir ekibin üyeleri olacaktı…

Önerdiklerimiz

1968 © Uçak Teknisyenleri Derneği