Şehir hayatını ve rahat yaşamını bir kenara bırakıp, tarihin, kültürün, doğanın ve denizin iç içe geçtiği bir coğrafyanın içinde çok farklı tecrübeler kazanmak ve keşif yapmak isteyenlerin tercih ettiği rotaların başında şüphesiz ki Likya Yolu gelir.
“Işık Ülkesi” anlamına gelen Likya, Fethiye ve Antalya arasındaki Teke Yarımadası’nda M.Ö. 15-14. yüzyıldan M.Ö. 546’ya kadar varlık göstermiş medeniyetin tarihi adıdır. Bu yıllardan sonra Roma, Yunanistan, Pers ve Osmanlı İmparatorluğu gibi birçok farklı kültüre de ev sahipliği yapan Likya, 1923 yılında Türkiye Cumhuriyeti yönetimine geçmiştir.
Likya Yolu, 1999 yılında Kate Clow tarafından tamamlanan, Türkiye’nin ilk uzun mesafe yürüyüş rotasıdır. Fethiye’den başlayan rota Antalya’da Geyikbayırı’nda bitmektedir. Rotanın alternatif yolları da olmakla birlikte 29 bölümü vardır ve tamamı, yürüyüşçülerin performansına göre değişmekle birlikte, 30-35 gün sürebilmektedir. Grande Randonnée tarzı boyanmış kırmızı-beyaz işaretleri takip ederek rotada rahat bir şekilde ilerlemek mümkündür. Ayrıca Kültür Bakanlığı’nın, rotanın asfalt yolu terk ettiği bölümleri gösteren sarı ve yeşil renkteki levhaları da yürüyüşçülere yardımcı olmaktadır. Yürüyüşe rotanın herhangi bir yerinden başlamak mümkündür. Biz, bir haftalık turumuzda Fethiye Ovacık’tan Patara’ya kadar, alternatif kıyı rotalarını kullanmamaya özen göstererek kadim Likya Yolu’nun 117 km’lik parkurunu tercih ettik.
Likya yolunu yürümek için farklı alternatifler mevcuttur: bağımsız yürüyüş, konaklama ve ulaşım hizmeti sağlayan rehbersiz yürüyüş, rehberli bir grup ile yürüyüş veya merkez üslü günübirlik yürüyüş seçeneği. Her seçeneğin beraberinde avantaj ve dezavantajları vardır. Biz, yürüyüşümüzü eski yürüyüşçülerdeki gibi bağımsız olarak planladık. 5 kişilik ekibimiz, kendi çadırlarımız, ekipmanlarımız ve yiyeceklerimiz ile birlikte ortalama 18 kg ağırlığındaki sırt çantalarımızla Nisan ayında yürüyüşümüzü gerçekleştirdik. Mevsim seçimi de tur planlaması yaparken önemli bir faktördür. Nisan-Mayıs ve Eylül-Ekim ayları, hava sıcaklığı ve su kaynaklarını kullanma açısından uygun dönemlerdir. Özellikle yaz aylarında hava sıcaklığının artması yürüyüşün bazı bölümlerini çok zorlu hale getirebilir
Bölgeye ulaşımda yine farklı seçenekler olmakla birlikte, İstanbul’dan gelecekler için Dalaman Havalimanı’na uçakla indikten sonra otobüsle Fethiye otogarına geçip, oradan da dolmuşla 20 dakikalık bir yolculukla Likya Yolu’nun başlangıç noktasına ulaşabilirsiniz.
Rota, dağlardaki patikalardan, yaylalardan, falezlerden, ormandan ve deniz kıyılarından geçmekte, rakım bazı yerlerde çok dik yükselip bir anda aynı eğimle azalmaktadır. Dolayısıyla, bizim gibi çantayla yürüyüşe karar verenlerin antrenmanlı olmasında fayda vardır. Bu arada bağımsız yürüyeceklerin, rotanın zorluğuna, su kaynaklarına, günlük rotalar arasındaki durak noktalarına yani köylere, kamp yapacakları bölgeyi belirlemeye planlama yaparken dikkat etmeleri gerekmektedir. Her ne kadar yol işaretli olsa da bazı bölgelerdeki işaretler zamanla silinebilmektedir. Bu yüzden bazı yürüyüşçüler yolların ayrıldığı noktalarda, dağcılıkta “baba” adı verilen taşları üst üste koymak suretiyle yapılan doğal işaretleri bırakmaktadırlar. Tabi ki günümüzde telefon uygulamaları ve GPS verileri bu gibi rotalarda gayet etkili bir şekilde çalışmaktadır. Biz, GPS destekli kol saatimize rotayı daha önceden kısımlara ayırarak, her yürüyüş aşamasında verileri canlı takip ederek yürüyüşümüzü gerçekleştirdik. Böylelikle rotadan hiçbir şekilde çıkmadan, ne zaman ne kadar tırmanacağımız ya da alçalacağımız ve nereye ne zaman varabileceğimiz konusunda önceden bilgi sahibi olarak ilerledik.
İlk gün sabah erken saatlerde Dalaman Havalimanı’na indikten sonra rotanın başlangıç noktasına ulaşmamız saat 13:30’u buldu. İlk günün yorgunluğu ve heyecanıyla birlikte son alışverişimizi tamamladıktan sonra turumuza başladık. Fethiye’nin güneyinde kalan Ovacık’tan başlayan ilk gün rotamız, Kirme Köyü ve Kelebekler Vadisi gibi bölgelerden geçerek bir çiftçi ve arıcı köyü olan Faralya’da tamamlandı.
Faralya’da kampımızı yaptıktan sonra ikinci gün Kabak Koyu’na yürüyüp denize girmeyi de ihmal etmiyoruz. Nisan ayında su biraz serin olsa da bizim için engel teşkil etmedi. Bu günü burada geçirip iyice dinlendikten sonra ertesi gün Alınca Köyü’ne doğru dağın içinden dik bir tırmanışla ilerliyoruz. Alınca Köyü’nde yemek ve çay molası verdikten sonra aynı gün Sidyma antik kentine doğru yola çıkıyoruz. Bu yol üzerinde Boğaziçi adı verilen tarım bölgesinde geceyi geçiriyoruz.
Öğlen vakitlerine doğru Sidyma antik kentine ulaşıyoruz. Buradaki Roma dönemine ait antik mezarlar ve şehir kalıntıları, Likya Yolu yürüyüşçülerinin popüler duraklarından biridir. Rotayı Bel Köyü’nü takip ederek taşlık bir plajın hemen üzerinde, Sandık Dağ ve deniz arasında bulunan Gavurağılı’na varıyoruz. Bel-Gavurağılı arasındaki dik yamaçlar kışın ve yağmurlu havalarda patikanın darlığı ve uçurum kenarından ilerlemesi nedeniyle çok tehlikeli olabilir. Hatta yükseklik korkusu olanların alternatif yolları kullanmasını tavsiye edebilirim.
Güne uyandığımızda kısmen düz ve rahat ama uzun olan rotamıza başlıyoruz. Sırasıyla Pydnai askeri üssü, Letoon ve Ksantos antik kentlerinden geçen rotayı, biraz karanlığa kalarak Ksantos’taki antik tiyatroda kampımıza kurarak tamamlıyoruz. Özellikle burada geçirdiğimiz gece, ekibimize zamanda yolculuk hissiyatını deneyimleme şansını veriyor.
Gün son olarak sınırlarımızı zorlayıp Ksantos’tan bir villa köyü olan Üzümlü’ye, oradan da Romalı mühendislik harikası iki bin yaşındaki su kemeri Delikkemer üzerinden Patara’ya ulaşıp geceyi pansiyonda kalarak turumuzu tamamlıyoruz. Turumuzun son gününde Patara’da vakit geçirip turistik bölgeleri dolaşıp akşam havaalanına geçmek üzere, turumuzun bitmesinin verdiği hüzünle buruk bir şekilde yola koyuluyoruz.
Likya Yolu’nun bir kısmını tecrübe edebildiğimiz turda yürüdüğümüz yolları anlatmaya kelimeler yetmeyebilir. Dağlardan, yaylalardan, köylerden, ormanlardan, deniz kıyılarından, antik kentlerden geçen bu rotaları isteyen herkesin tecrübe etmesini temenni ederek herkese emniyetli ve eğlenceli yürüyüşler diliyorum.