Bolu deyince aklımıza ilk gelen; yeşillik ama çok bol yeşillik... Görkemli dağlar ve dingin göller. Tüm bunları bildiğimden Bolu’ya doğru yola çıkarken farkındaydım; bu kez yeşile doyacaktım.
Kentin ilk adı Claudiapolis, Romalılar zamanında bu isim veriliyormuş. İ.S. 12. yüzyıl başlarında İmparator Hadrianus’un sevgilisi olan Antinoos’un doğum yeri olduğu için önem kazanmış. Ve adı Hadrianopolis olmuş. Ta ki 11. yüzyıla kadar. O tarihte Türkmenler buraya Bolu demişler. Aslında kentin ilk sakinleri Frigler. Yaklaşık İ.Ö. 1200’de bölgeye yerleşmişler. Sonra sırası ile Persler, İskender ve Bitinya krallığı burada hüküm sürmüş.1071’deki Malazgirt savaşından sonra Türkmenler tarafından ele geçirilen kentin Osmanlılar tarafından yönetilmeye başlanması Osman Gazi dönemine denk geliyor.
Bolu oldukça turistik bir yer. Abant, Yedigöller, Kartalkaya ve Gölcük gibi önemli turistik beldeler burada yer alıyor. Yaz ya da kış bu nedenle ziyaretçisi çok olan bir belde burası.
Bolu’da tarihi eserler çok fazla. Şehrin merkezinde Bolu Müzesi bulunuyor. Daha çok arkeolojik bulguların sergilendiği müze 1975 yılında kurulmuş. Kentin iki ünlü camisi: Ilıca Musa Paşa ile Gazi Süleyman Paşa camileri. Ayrıca beni etkileyen en önemli yerlerden biri 1804 yılında yapılmış olduğunu öğrendiğim Taşhan oldu. Burası bir avlu etrafında çevrelenmiş 30 tane dükkandan oluşan bir alışveriş merkezi. Yani Bolu’nun kapalı değil de açık çarşısı. O kadar güzel, sevimli ve tarihi bir yer ki çay keyfinizi burada yapmanızı öneririm.
Gelelim yolculuğa, Bolu’ya İstanbul’dan gelecekseniz Ankara otoyolunu kullanarak ulaşıyorsunuz. Ki bu yol müthiş keyifli. Yol dümdüz oldukça güzel ve geniş. Bolu dağı tünelinden geçmek bile çok keyifli ve görkemli. İstanbul-Bolu arası 262 km. Hızınıza göre 2,5 - 3 saat sürüyor.
Bolu üç tepe üzerine kurulu, çok düzgün, sakin ve sevimli bir kent. Dağları gibi gölleri de bol olan Bolu’nun gölleri hepimize aşina; Abant, Yeniçağa, Çubuk, Sünnet, Yedigöller ve Sülüklü göl. Ben Bolu’ya Mayıs ayında gittim. Kışın karı ve yağmuru eksik olmayan bu kentte ilkbahar da bambaşka oluyormuş.
Bolu denince ilk akla gelen Köroğlu’nun asıl adı ise Ruşen Ali’ymiş. Kentin merkezindeki Köroğlu anıtında o meşhur söz yazılı: “Benden selam olsun Bolu Beyine!
Tüm dünyaya nam salmış muhteşem Bolu mutfağını da unutmamalı... Aşçıları ve yemekleri çok ünlü… İnanın o kadar nefis şeyler yedim ki İstanbul’a döndüğümde kilo aldığımı fark ettim. En ünlü yiyecekleri kızılcık çorbası, ayrıca patatesli Bolu ekmeği çok lezzetli... Alabalığı ve cevizli makarnası da kesinlikle tadılmalı.
BENDEN SELAM OLSUN BOLU BEYİNE
Benden selam olsun Bolu Beyine,
Çıkıp şu dağlara yaslanmalıdır,
Ok gıcırtısından gürzün sesinden
Dağlara seda verip seslenmelidir.
Düşman geldi tabur tabur dizildi,
Alnımıza kara yazı yazıldı,
Tüfek icat oldu mertlik bozuldu
Eğri kılıç kında paslanmalıdır.
Köroğlu, düşer mi yine şahından,
Ayırır çoğunu er meydanından,
Kır at köpüğünden düşman kanından,
Çevrem dolup, şalvar ıslanmalıdır.
Köroğlu