‘Ama İzmir… İzmir’de hayat beklenmez, kovalanmaz da. O zaten sizinle beraberdir. Ufkun ötesini muştulayan bir deniz vardır. Mutlulukla dolu… Ne varsa bu şehirde, bayatlamış vapur çayı bile nektar olur.’
Bir İzmir aşığı şair yazar Cemal Süreyya’nın İzmir sevdasına ilişkin düşünceleri ile yazıma başlamak istedim. Gördüğünüz gibi bu ay İzmir’deyim. Ege’nin incisi güzel İzmir’de… Burası Türkiye’nin en kalabalık üçüncü şehri ve gerçekten lakabına yakışır bir şekilde dünya güzeli bir liman kenti. Yolumun sık sık düştüğü İzmir’e gitmeyeli yaklaşık 1 yıl olmuştu. O kadar özlemişim ki size anlatamam. Gerçekten de o güzelim ikliminin de etkisi ile İzmir aslında herkesin yolunu düşürmesi gereken önemli bir kent.
İzmir’in günümüzden 8-9 bin yıl öncesinde bilimsel olarak Neolitik dönem olarak adlandırılan tarih diliminde Bornova’daki Yeşilova denilen yerde kurulduğu kabul edilir. Kentin ikinci yerleşim yeri Bayraklı’daki Tepekule‘de… Buradaki bulgular bize antik yerleşim izlerinin 5000 yıl öncesine gittiğini gösteriyor. 1426 yılında Osmanlı Devletinin yönetimine giren İzmir 500 yıla yakın süre Osmanlı Devletinin idaresinde kalmıştır. 15 Mayıs 1919’da Yunanlılar tarafından işgal edilmiş, 9 Eylül 1922’de işgalden kurtulmuş, Cumhuriyetin ilanından sonra da il olmuştur.
Yazar Victor Hugo kenti hiç görmeden adına şiir yazmış ve ‘İzmir bir prensestir” diye övgüler yağdırmıştır.
İzmir’in kuzeyinde Madra dağları, güneyinde Kuşadası körfezi, batıda Tekne burnu, doğuda ise Aydın ve Manisa ile sınırı çizilidir. Gümüldür, Özdere, Foça, Karaburun ve Çeşme sahil ve plajları İzmir için turizm açısından çok önemlidir.
Gelelim tarihi yapılarına, İzmir denince akla ilk, kent ile özdeşleşmiş bir yapı gelir: Saat Kulesi. Gerçekten de kentin simgesi bu kuledir. Konak meydanında yer alan kulenin yapım yılı 1901. Sultan II. Abdülhamit’in tahta çıkışının 25. yıldönümü nedeni ile Sadrazam Küçük Sait Paşa tarafından yaptırılmıştır. Taştan yapılmış olan kule adeta dantel gibi işlenmiş. Kulenin saati Alman İmparatoru 2. Wilhelm tarafından hediye edilmiş. Saat kulesinin altındaki odanın dört köşesinde ise çeşmeler bulunuyor. Ben de İzmir’e gelir gelmez önce bu kuleyi ziyaret ederek gezime başladım. 25 metre boyundaki kulenin en büyük özelliği yapıldığı tarihten günümüze kadar saatinin hiç durmamış olmasıdır.
Ve şimdi de sıra geldi İzmir’in o güzelim Kemeraltı’na… Tarihte bir iç liman olan Kemeraltı bölgesi zamanla bir ticaret merkezine dönüşmüş ve halen de bu çarşı geleneğini devam ettirmektedir. Kızlarağası Hanı ise İzmir’in bir diğer ünlü yapısı. 1745’de yapımının bittiği sanılan han, Kızlarağası Hacı Beşir Ağa tarafından yaptırılmıştır. Han limana yakındır. Bu nedenle de hep canlılığını korumuştur. 1993’de bir restore geçirerek günümüzde turistik bir çarşı olarak hizmet veriyor. Burada el sanatları, halı, deri işleri bulunmaktadır. Hanın tam ortasında da açık bir çay bahçesi vardır.
İzmir’in bir diğer simgesi, Alsancak ya da eski adı ile Punto’dur. Benim için İzmir’in olmazsa olmazı Kordon boyudur. Her saat kalabalık ama her zaman dinlendirici denizle iç içe bir piyasa yeri ve dinlenme alanıdır burası.
Gelelim Bornova’ya, bilinen diğer adı ise Birun-u Abad’dır. Burası çoğunlukla Levantenlerin yaşadığıbir yerdir.
İzmir Körfezinin kuzeyinde ise Karşıyaka bulunur. Karşıyaka’nın tarihi yalıları ve muhteşem sahili görür görmez sizi etkileyecektir.
Zengin tarihi ve doğal güzellikleri ile hemen hemen herkesi kendine hayran bırakan İzmir kenti, Hitit, Frigya, İon, Lidya, Pers, Roma, Bizans, Moğol ve Osmanlı gibi birçok uygarlığa ev sahibi olmuştur.
İzmir’in, İzmir ile adeta ile özdeşleşmiş, bir de dünyaca ünlü fuarı var. İzmir Enternasyonal Fuarı, 1936 yılında, 421 bin metrekarelik alanda kurulmuştur. Kültür park içinde yer alan fuar İzmir’in kültür sanat yaşamına katkıda bulunan önemli bir kompleks. Burası tiyatrolar, kültür merkezleri, sergi alanı ve konferans salonları ile de oldukça etkileyici bir yer.
İzmir’i hep çok sevmişimdir. Tarih, kültür, şehircilik, doğa, müzeler, kafeler yani ne arasanız vardır bu güzelim kentte. Her an yaşayan cıvıl cıvıl bir kenttir burası. İzmir işte böyledir. Yaşamak gerekir. Görmek gerekir. Onun için de İzmir’e gitmek gerekir.