Thumbnail
  • 15.10.2024

“Günümüzde dünyada tek başına başarılabilecek bir iş, bir görev kalmadı.” İddialı bir cümle gibi görünüyor. İçinde bulunduğumuz dönemde tek başına bir insanın veya benzer biçimde bir organizasyonda tek başına bir ünitenin elde edebileceği bir başarı olamayacağını kanıtlarla ortaya koyan çalışmalar var. En bireysel görünen başarıların, başarılı insanların veya başarılı organizasyonların arkasına baktığımızda önemli bir ekip çalışması olduğu görülüyor. 

En bireysel spor dalına bile biraz yakından baktığımızda o dalda başarılı bir sporcunun, başarısının arkasında antrenöründen, psikoloğuna, masöründen, malzemecisine onun için ve onunla birlikte çalışan bir grup insan yani bir ekip görüyoruz. Bunu bir şirket için düşünecek olursak üretimi, satışı, muhasebesi, insan kaynakları, pazarlaması yani tüm departmanlar ve oradaki insanların etkin ekip çalışmasıyla başarı elde edilebileceğini söyleyebiliriz. Evet bugün dünyada bir alanda başarıdan, etkin yürütülen bir görevden, ortaya koyulan iyi bir sonuçtan söz edebilmek için güçlü bir ekip çalışması gerekiyor.

BÜTÜNSEL YAKLAŞIM NEDİR? NEDEN GEREKLİDİR?

İnsanoğlu yüzyıllardır üzerinde yaşadığı dünyayı keşfetmek ve anlamak için onu parçalara bölerek incelemiştir. Örneğin insan vücudunu düşünelim. İnsan, vücudu anlamak için onu parçalara ayırarak incelemiştir. Bir hastaneye gittiğimizde göğüs hastalıkları, cerrahi, kulak burun boğaz, kardiyoloji, göz hastalıkları ve diğer bölümleri görüyoruz. Her bölümde o bölümle ilgili uzman doktorlar var. Bu son derece normal ve olması gereken bir ayrışmadır. Ancak bütünü parçalara ayırarak anlama çabası bir tehdit içermektedir. Bu önemli tehdit, parçalar arasında bağ kurma ve bütünsel olarak bakma kabiliyetinin zayıflamasıdır. Yani her parça sadece kendi alanına odaklanır ve aralarında yeterli seviyede entegrasyon, iletişim, işbirliği, koordinasyon olmazsa doğru teşhis ve tedavi ihtimali azalır. Beyinde meydana gelen bir oluşumun kas sistemine etkisinin, damardaki bir tıkanmanın kalbin faaliyetine yansımasının, baş bölgesindeki bir ağrının midedeki bir oluşumdan kaynaklandığının anlaşılması için bu ayrı alanların birlikte ve bütünsel yaklaşımı gereklidir. Peter M. SENGE, 5. Disiplin isimli kitabında bu konuyu ele alıyor ve şöyle diyor: “Sorunları parçalara ayırmaya, dünyayı bölümlemeye daha çok küçük yaşlardan alıştırılırız. Her ne kadar bu, karmaşık işler ve konularla daha kolay baş edebilmemizi sağlarsa da karşılığında görünmeyen, büyük bir bedel öderiz. Bundan böyle eylemlerimizin sonuçlarını göremez olur, daha ileri bir aşamayla bağlantısını kurma yeteneğimizi de yitiririz. Resmi, bir bütün halinde görme çabasına girdiğimizde ise zihnimizde parçaları yeniden bir araya getirmeye, tüm parçaları sıralayıp düzenlemeye çalışırız. Oysa bu boşuna bir çabadır, kırık bir aynanın parçalarını birleştirerek gerçek görüntüye ulaşamayız.”

Bu konuyu havacılık sektörüne taşıyarak düşünelim. Havacılık sektöründe de pek çok sektör gibi bütünü parçalarına ayırarak her bir parçada uzmanlaşmak söz konusudur. Satış, pazarlama, insan kaynakları, planlama, uçuş işletme, teknik, mali, kargo gibi bölümler bütünü parçalara ayırma ve her bir alanda uzmanlaşmanın sonucudur. Her sektörde olduğu gibi normal ve olması gerekendir. Ancak yukarıda belirttiğimiz gibi her parça kendi alanına odaklanır ve aralarında bir koordinasyon olmazsa aynı amaca hizmet etmeleri zorlaşır. Havacılıkta hepimizin bildiği gibi en üstte yer alan amaç uçuş emniyetidir. Diğer önemli amaçlar da emniyetin ardında sıralanır. İşte ayrı uzmanlık alanları, birimler, departmanlar ve buralardaki insanlar koordinasyon içinde olmazsa, aynı amaca hizmet eden bir ekibin üyeleri gibi çalışmazsa, ortak hedef olan emniyeti sağlamak da oldukça zorlaşır.

HAVACILIKTA BÜTÜNSELLİK VE EKİP OLMAK

Havacılıkta yaşanan olumsuz olayları önlemek ve yönetmek adına araştırmalar 1950’li yıllarda başlıyor. 1970’li yıllarda artan kaza ve kırımlarla bu çalışmalar ivmeleniyor. Bu yıllarda yaşanan olumsuz olayları önlemek, azaltmak ve yönetmek adına bir disiplin geniş kapsamda kabul görüp, yayılmaya başlıyor. Bu disiplin CRM (Crew Resource Management – Ekip Kaynak Yönetimi). Bugün tüm havayollarının çalışanlarına eğitim vererek bilinç seviyesini arttırmaya çalıştığı bu disiplin, eldeki tüm kaynakların ekip olarak etkin biçimde yönetilerek, uçuş emniyetinin sağlanmasını hedefliyor. Bu disiplinin kronolojik gelişimine kısaca birlikte bakalım. CRM konsepti doğuş yıllarında “Cockpit Resource Management (Kokpit Ekip Kaynak Yönetimi)” olarak anılıyor. Doğuş yıllarında bu disiplinin hedefi kokpitte pilotların ellerindeki kaynakları etkin kullanarak emniyetli uçuş yapmaları. İlerleyen yıllarda CRM konsepti esaslı bir değişim geçiriyor. Bu değişim disiplinin adına da yansıyor. CRM artık havacılık literatüründe “Crew Resource Management (Ekip Ekip Kaynak Yönetimi)” olarak yer alıyor. Bu dönüşümde temel etken elbette havacılıkta yaşanan olaylar. Bu değişim sürecinde yaşanan olaylarda görülen gerçek şu ki, havacılıkta sadece pilotları bilinçlendirerek ve pilotların çabasıyla olumsuz olayları engellemek mümkün değil. Kaza, kırım ve benzeri olumsuz olayları engellemek için sonuca etki eden tüm birim ve insanların yeterli bilinç seviyesinde olması gerekiyor. Bir kabin memuru kabinde duyduğu sıra dışı bir sesi uçuş ekibine iletmezse, o sese sebep olan şey uçuşun ilerleyen fazlarında ciddi bir soruna dönüşerek, acil inişe sebep olabilir. Bir Kaptan Pilot yaklaşmakta olan bir şiddetli türbülans konusunda kabin ekibini uyarmazsa, kısa bir süre sonra o türbülans kabin ekibinin iş göremeyecek ölçüde fiziksel yaralanmasına sebep olabilir. Bir Load Master’in yapacağı yanlış yükleme, kalkış sırasında uçağın dengesini bozarak düşmesine sebep olabilir. Bir Dispeçerin yapacağı yanlış bir rota planlaması, planlanandan farklı yakıt tüketimine ve dolayısıyla inilecek meydanın değiştirilmesi zorunluluğuna götürebilir. Bir Teknisyenin bakım sürecinde atlayacağı, gözden kaçıracağı bir işlem, uçuşta pilotlara yönetilmesi zor bir durum yaşatabilir. Giderilmemiş ya da yanlış giderilmiş bir arıza, kaza kırıma kadar gidebilecek sonuçlar oluşturabilir. 

Bu örnekleri çoğaltmak ve hepsine ait bir dolu vakadan bahsetmek mümkündür. Zaten havacılığın her alt alanında görev yapan profesyoneller kendi görev alanlarında bu tür yaşantıları takip eder ve bilir. Bu kısa örneklerde de görülüyor ki havacılıkta bireysel olarak veya sadece iş kolu bazında iyi olmakla emniyeti sağlamak mümkün değildir. Sadece bir alandaki işlerin doğru yapılması, sadece bir alandaki insanların etkin çalışması yeterli değildir. Her alanda her çalışanın doğru şeyi doğru yapması gerekir. Emniyete etki eden tüm birim ve insanların birlikte ve bütünsel hareket etmesi şarttır. Bunun için ayrı ayrı etkin ekipler olmanın yanı sıra bütünsel olarak da büyük iyi bir ekip olmak önemlidir. Bunun yolu da koordinasyon ve bütünsel yaklaşımdan geçer.

BÜYÜK RESİMDE TEKNİK VE TEKNİSYENİN YERİ

Havacılıkta her alan ve her insan elbette önemli ve değerlidir. Havacılık sektöründe bütünü oluşturan iş kollarını, üniteleri, departmanları bir önem sırasına dizemeyiz. Her birimin, işkolunun yaptığı iş gerekli ve kıymetlidir. Bununla birlikte CRM disiplininin ekip kısmı içinde yer alacak fazla sayıda birim yoktur. Pilotlar, kabin ekipleri, dispeçerler, harekatçılar, yükleme uzmanları, başta teknisyen olmak üzere teknik personel bu disiplinin ekip kısmı içine girecek ünvanların ilk akla gelenleri olarak sayılabilir. Bu birim ve görevler sıralamasında üst taraflarda yer alanlardan biri de teknik ve burada görev yapan teknisyenlerdir. Havacılıkta teknik bölümler ve burada görevli teknisyen personel CRM konseptinin C’si “crew (ekip)” içine giren değerli bir unsurdur. Bu kapsama giren unvan ve insanların değeri, yaptıkları işte hatanın bedelinin ağır olmasından kaynaklanmaktadır. Takdir edersiniz ki teknik faaliyette yapılan bir hatanın, bir eksikliğin sonucu son derece can yakıcı olabilmektedir. Ters bağlanan kumanda kollarının pilotları ve uçağı kalkış esnasında bir anda istenmeyen uçak durumuna getirerek kaza ve can kaybıyla sonuçlandığı vakaları biliyoruz. Böceğin, arının yuva yaptığı ve bakımda gözden kaçan bir pitot tüpünün uçuş ekibini yanıltmasıyla yaşanan kaza örneklerini biliyoruz. Kabinde duyulan değişik bir sesi inceleyip, uçağın seferden çekilmesi kararını veren teknik ekibin daha sonra yapılan ayrıntılı incelemede ciddi bir hidrolik arızasını tespit ederek, uçuşta belki yaşanabilecek çok ciddi bir durumu daha başında engelledikleri yaşantıları biliyoruz. Daha çoğaltabileceğimiz bu örnekler, teknik süreçlerin ve bu süreçlerin önemli parçası olan teknisyenlerin yaptığı ve yapmadığı her şeyle uçuş emniyetine ne kadar direkt etki ettiğini açıkça gösteriyor. Bu bakımdan teknik süreçlerde fiilen görev yapan teknisyenlerin kişisel özellikleri, iş yapma şekilleri, sergiledikleri davranışlar, düşünce sistematikleri, tehdit algıları sonuca direkt etki etmesi bakımından çok önemlidir.

KELEBEK ETKİSİ (BUTTERFLY EFFECT)

“Amazon Ormanları’nda bir kelebeğin kanat çırpması, Amerika’da bir fırtınanın kopmasına neden olabilir.” Amerikalı matematikçi Edward Norton Lorenz’e ait bu abartılı cümle kelebek etkisi teorisini tam olarak ifade ediyor. Lorenz hava durumu tahminleri yaparken kullandığı programda ilk hesaplamasında 0,506127 sayısını başlangıç verisi olarak aldı. İkinci hesaplamada ise kısaltma yapıp son üç rakamı atarak 0,506 sayısını kullandı. İki sayı arasındaki fark yaklaşık 1/1000 (binde bir), yani bir kelebeğin kanat çırpmasının oluşturduğu rüzgar kadardı. Ancak bu küçücük fark sonucu çok büyük ölçüde değiştiriyordu. İlk hesapta küçük bir rüzgar ortaya çıkarken ikinci hesapta bir fırtına oluşuyordu.

Görüldüğü üzere bu teori küçük ve bakıldığında önemsiz görünen bir olayın, bir detayın, bir değişikliğin (özellikle bir işin başlangıç aşamasında), zamana yayılarak büyük ve belirsiz sonuçlara sebep olabileceğini ifade ediyor. 

Teknik birimlerin ve burada çalışan teknisyen personelin (özellikle uçak üzerinde çalışan) temel işlevleri, uçuş operasyonunun en başında uçağı emniyetle uçuşa hazır hale getirmek, her seviyede bakımları yapmak ve operasyon sırasında ortaya çıkan teknik problemleri gidermek olarak özetlenebilir. Teknik süreçler bu basit açıklamadan anlaşılacağı üzere uçak uçuşa verilmeden önce başlıyor. Bu aşamada teknik süreçlerde yapılabilecek küçük bir hata, atlanan bir check-list maddesi veya giderilmesi unutulan bir arızanın uçuşun hangi fazında ne tür bir büyüklüğe ulaşacağını tahmin etmek zordur. Hatırlayacak olursak uçağın bir bölgesine perçinlerin olması gerektiği gibi atılmamasının onlarca uçuş sonrası o bölgedeki parçaların kopmasına ve uçağın maalesef kaza/kırıma uğramasına sebep olduğu olaylar yaşanmış ve yaşanmaktadır. Havacılık tarihi bu tür örneklerle doludur. Elbette hep olumsuz ihtimalleri ele almamak gerekir. Uçuş öncesi, bir kokuyla başlayan, teknik ekibin kontrolle tespit ettiği bir elektrik kablosu yanığı nedeniyle uçağı uçuştan aldığı  bir durum düşünelim. Bu olumsuz durumun, uçuşun ilerleyen safhalarında uçuş ekibi ve uçağa ne kadar büyük bir problem yaşatabileceğini bilemeyiz. Havacılık tarihi böyle iyi yönetilen ve başlangıç aşamasında engellenen istenmeyen operasyonel durumlarla da doludur. 

Görüldüğü üzere bir süreçte başlangıç aşamasında önemsiz gibi görünen, üzerinde durulmayan veya gözden kaçan bir durum insanın aklına gelmeyecek durumlarla sonuçlanabiliyor. Veya tersi başlangıçta gözden kaçırılmayan, yakalanan durumlar da iyi yönetilerek olası bir büyük olumsuzluğun önüne geçilebiliyor. Bu tür vakaların en çok yaşandığı noktaların başında teknik süreçler, en çok yaşayanların da teknisyen personel olduğunu söyleyebiliriz. Bu nedenle havacılıkta teknik birimler ve teknisyenler büyük bir ekip çalışmasında ekibin çok değerli bir parçasıdır. Ayrıca uçuş operasyonunun başlangıç aşamasında kelebek etkisiyle ilerleyecek bir durumu oluşturmaları veya engellemeleri bakımından emniyete direkt etki eden özel bir işleve sahiptirler.

ATILMASI GELİŞİM SAĞLAYACAK ADIMLAR

Yazımızda paylaştıklarımız çerçevesinde elbette atılması faydalı olacak, olumlu sonuçlar alınmasını sağlayacak adımlar vardır. Bu adımların başında yazımızda belirttiğimiz CRM (Crew Resource Management – Ekip Kaynak Yönetimi) disiplinini kurumsal boyuta taşımak geliyor. Yazımızda bu disiplinin kronolojik gelişimini görmüştük. Bu disipline bugün “Company Resource Management” olarak yaklaşıldığını söyleyebiliriz. Yani organizasyonun tamamındaki kaynakların organizasyonu oluşturan insanların katılımıyla etkin biçimde yönetilmesi. İnsan kaynaklarından, mali işlere, teknikten, uçuş operasyona, planlamadan, yer işletmeye emniyete etki eden tüm birim ve insanları kapsayan bir kaynak yönetimi.

Böyle bir kaynak yönetim sisteminin etkin olarak gerçekleştirilebilmesi için öncelikle bu kapsama girecek birimlerdeki ilgili insan kaynağının birbirinden haberdar olması gerekiyor. Yaptıkları işin sonuçlarının diğerlerini nasıl etkilediğini görmesi gerekiyor. Takdir edersiniz ki bunun en iyi yolu ortak katılımlı eğitimler gerçekleştirmektir. Bu eğitimlerde hedef, bir bölüm tarafından yürütülen görevlerin ana hatlarıyla diğerleri tarafından bilinmesi ve empatik iletişimin arttırılması olacaktır. Bu eğitimlerde örneğin bir teknisyen bir pilotun herhangi bir teknik soruna nasıl baktığını, nasıl değerlendirdiğini görecek ve anlayacaktır. Bu süreçte gördüğü eksiklik, yanlışlıkları veya daha etkin yolları dile getirerek karşı tarafın bakış açısına etki edebilecektir. Bu durum elbette karşılıklıdır. Dijital platformlar oluşturularak bilgi ve düşünce paylaşımlarının sağlanması, problemlerin tartışılması, soru sorulması, cevap alınması bir diğer adım olmalıdır. Bu platformlarla birimler ve insanlar arasında direkt iletişim artacak ayrıca bilgi paylaşımı 7/24 yapılabilecektir. Bir anlamda eğitim dört duvar ortamından çıkarılıp yer ve zaman bağımsız hale getirilmiş olacaktır. Gelişim sürekli kılınacaktır. Ortak proje grupları oluşturulması bir başka adım olarak uygulamaya alınmalıdır. Bu gruplar hem ortak akıl geliştirerek katma değer sağlayacak hem de sinerji (grup enerjisi) oluşturarak ekip olarak iş yapma becerisi arttırılacaktır. Örneğin bir pilot, bir dispeçer, bir teknisyen ve bir kabin amirinin yer aldığı bir grupta, bu farklı uzmanlıkların birlikte iş yapma kabiliyeti arttırılacaktır. 

Bunlar akılcı düşünceyle atılabilecek ve sonuç alınacak ilk adımlardır. Elbette sonuç alındıkça başka stratejik adımlar da planlanarak gerçekleştirilmelidir.

SONUÇ…

Başlangıç kısmında da bahsettiğimiz üzere artık tek başına yapılacak, başarılacak işlerin, görevlerin olmadığı bir dünyada yaşıyoruz. Başarı artık yalnızca bireye ve bireysel özelliklere değil, ekibe ve ekip üyelerinin özelliklerine, uyumuna bağlı. Bu çerçevede ekip olmak ve etkin ekip çalışması sergilemek gerekiyor. Havacılık sektörü için de elbette aynı durum geçerli. Havacılıkta yer alan insan kaynaklarından, mali işlere, teknikten, uçuş operasyonuna, planlamadan, yer işletmeye her birim hem kendi içinde iyi olmalı hem de bütünü oluşturan ekibin iyi bir parçası olmalı. Kendini oluşturan parçalardan birinin iyi işlemediği veya bütün olarak uyum içinde çalışan bir ekip olamayan havayolunun toplam performansının iyi olması beklenemez.

Daha önce de ifade ettiğimiz gibi havacılıkta veya bir havayolunda tüm birim ve insanlar kıymetlidir. Bu kıymetli topluluğun önemli bir unsuru da teknik birimler ve orada görev yapan teknisyenlerdir. Yaptıkları iş itibariyle uçuş emniyetine direkt etki ederler. Bu bakımdan büyük ekibi oluşturan en önemli parçalardan biridirler.

“Hiçbirimiz hepimiz kadar akıllı değiliz.” diyor Ken BLANCHART. Güvenle birbirine bağlanmış insanların ortak bir amaç doğrultusunda ekip olarak nasıl büyük bir potansiyele dönüştüğünü ve içinde yer aldıkları organizasyonu ne kadar yükseklere taşıdığını biliyoruz. İyi ekipler olma ve içinde bulunduğumuz kurumlara değer katma yolunda başarı dileklerimle…

Emniyetli ve verimli çalışmalar dilerim.

Önerdiklerimiz

1968 © Uçak Teknisyenleri Derneği