Bu sayımızın konuğu gerçek anlamıyla bir duayen, her uçak teknisyenin gururla örnek gösterebileceği bir isim: Hüseyin Oflaz. Sabiha Gökçen Merkezli uçak bakım ve onarım şirketi My Technic’te Genel Müdür koltuğunda oturan Oflaz, havacılık alanında 45 yılını geride bırakmış bir meslek büyüğü. Sektörü merdiven basamağı olarak addedersek, her basamağa bileğinin hakkıyla, bilgi ve becerisi ve sosyal konulara duyarlılığıyla gelmiş kendini ispatlamış, takdir görmüş ve her oluşumun birlikte çalışmak istediği bir isim. Sektör tecrübesini heybesine alarak başına geçtiği My Technic’te başarılı çalışmalara imza atarak, sinerjisiyle şirketin başarısı için kolları sıvayan Oflaz, kısa sürede doğru isim olduğunu göstermiş. Daha dinamik ve daha hırslı bir şekilde My Technic’i daha iyi noktalara taşıyan Oflaz, yetmiş yaşına gelmiş olmasına rağmen hala işini büyük bir heyecan ve coşkuyla yapıyor. Teknisyen kökenli Oflaz, 1973 yılında THY’de işe başlamış. 1986 yılında geçtiği İstanbul Havayolları’nda 16 yıl görev yapmış. Daha sonra Sky Hava Yolları’nda genel müdür yardımcısı olarak 12 yıl çalıştıktan sonra, 2013 yılında geldiği My Technic’te önce genel müdür yardımcılığı, 6 ay sonra da genel müdürlük görevine getiriliyor. Peki daha sonra…? Gelin sonrasını ondan dinleyelim. Gerçi çoğunuz onu çok iyi tanıyorsunuzdur ama söyleyecekleri çok önemli. Uçak teknisyenliğinden gerçek bir başarı hikâyesi ortaya koyan Hüseyin Oflaz, her teknisyenin, her mühendisin can kulağıyla dinlemesi gereken noktalara dikkat çekiyor. Buyurun…!
HAVACILIKTA 45 YILI GERİDE BIRAKAN BİR DUAYEN HÜSEYIN OFLAZ
Türk Hava Yolları, İstanbul Hava Yolları, Sky Hava Yolları’nda 40 yıllık çalışma hayatının ardından son beş yıldır bilgi birikimini, tecrübesini My Technic için kullanan Hüseyin Oflaz, havacılık sektörünün aykırı isimlerinden olmasına karşın, sevgi ve saygı duyulan biri olmasını mesleğin hakkını vermesine ve mesleğine duyduğu saygı ile ilintilendiriyor “Bu meslek, yurt dışına açılan bir pencere. Her yönüyle saygı duyulması gereken evrensel bir meslek” diye ekliyor.
45 yıldır sektörün içindesiniz, eskiler sizi iyi tanıyor olsa da yenileri için Hüseyin Oflaz kimdir sizden dinleyerek başlamak isterim?
1949 yılında Çankırı’nın Atkaracalar ilçesinde dünyaya gelmişim. 1950’lerin başında İstanbul’a göç etmişiz. Dolayısıyla ben İstanbul Bakırköylü’yüm diyebilirim. İlkokulu ‘Taş Mektep’ diye anılan, rahmetli Tarık Akan’ın sonradan sahibi olduğu okulda okudum. Ortaokul’dan sonra ailemin de zorlamasıyla askeri okul sınavlarına girdim. Sınavı kazandım, ancak kurayı kazanamadım. İyi ki de kazanmamışım. Daha sonra Maçka Sanat Enstitüsü’nün imtihanlarına girdim. Aslında Bakırköy Lisesi’ne gitmeyi çok istiyordum. Babam elektrik teknisyeniydi bizim de meslek sahibi olmamızı, hayata kısa yoldan atılmamızı istiyordu. Bu vesileyle Maçka Sanat Enstitüsü Elektrik Bölümü’ne girmiş olduk. 1964- 1965 yılında oradan mezun oldum. Yıldız Teknik Üniversitesi eleme sınavına girdim kazandım, giriş sınavlarına katılmadım. Sonra Teknik Öğretmen Okulu’nu kazandım oraya da gitmedim, öğretmenliği pek istemiyordum. Ve kısa yoldan hayata atıldık. Kısa bir dönem Tommiks ve Teksas kitaplarını çıkaran Ceylan Yayınları’nda görev yaptım. Daha sonra Zeytinburnu’ndaki Sümerbank fabrikasının elektrik bobinaj atölyesinde işe başladım. 3 yıl sonra askere gittim. Askerlik sonrası Efes Pilsen’de elektrik supervisor olarak başladım. Buradaki iki yıllık süre zarfında sendikal faaliyetlerde de bulundum. Burada gelecek görmediğimden ayrıldım. Vita Yağ Fabrikası’na başvurduğum dönem THY’nin de imtihanlarına girdim ve kazandım. Vita Yağ Fabrikası başvurumu kabul etti ve iyi bir ücret teklif etmesine karşın; ben geleceği havacılık alanında gördüm ve THY’yi tercih ettim. Bazı ağabeylerimin de önerisiyle 1973 yılında THY’de Elektrik Radyo Atölyesi’nde işe başlamış oldum. O dönem THY gözde bir kuruluştu ki, halen de öyledir. Yaklaşık bir buçuk yıl orada görev yaptıktan sonra ön bakıma geçmiş oldum. Benim girdiğim iş yerlerinde ekip çalışmasına uygun bir karakterim var, çok çabuk uyum sağlıyorum. Dolayısıyla lehime olabilecek kararları almamda, beraber çalıştığım kişiler tarafından desteklenmem, doğru kararı almam konusunda hep destek görmüşümdür, yönlendirilmişimdir. THY’nin o dönemlerinde mesleki beceri, kabiliyet, ekip çalışmasına uyum çok ön plandaydı. Günümüzde de ekip çalışması, vazgeçilmez bir durum. Bunu her vesileyle de vurgularım.
THY’de başladığınız 1973 yılının bir panoramasını çizmek isterseniz neler söylersiniz?
THY’nin yanlış hatırlamıyorsam 26 uçağı vardı. İlk tip eğitimimi Boeing 727 üzerine aldım. Bu eğitim için ABD’ye Seattle’a gittim. 40 gün Seattle’da Boeing 727 eğitimi aldım. THY, meslek liselerinden ve enstitülerden gelenler için bir okul işlevi de görüyordu. O zaman şimdiki gibi eğitim veren okullar yoktu. İşe girdikten sonra yaklaşık iki yıl boyunca uçak eğitimi aldık. Sistemlerin, genel bakımların, alet edevatların eğitimini aldık. Başarılı bir eğitimdi. Bu eğitimler sonunda çok başarılı arkadaşlarımız ortaya çıktı.
Usta çırak ilişkisinin ortaya koyduğu bir eğitimden geçmişsiniz. Teknisyen hayatınızda sizde iz bırakan isimleri anmak istersek neler söylersiniz?
Tayyar Baba ve Salih Hoca vardı vardiya şefleri; Yücel Aksoy ve Ahmet Kaya Müdürlerimdi. Bu isimlerin üzerimde büyük etkileri olmuştur. Bilhassa rahmetli Salih Hoca, bende iz bırakan biridir. Çok yürekli, çok cesaretli, konusuna hakim, pratik çözümleri olan, çok seri üretebilen bir şef, ağabeyimizdi. Uçak teknisyenleriyle uçuş ekipleri arasında yaşanan sıkıntılarda hep arkamızda olurdu.
Sosyal kişiliğiniz her yerde ve her koşulda devreye giriyor ve sizleri bir yerlere taşımış görünüyor, başarılı çalışma hayatınızda bunun da etkisi var sanırım…
Teknisyen olarak başarılı bir çalışma hayatım oldu. Sosyal konulara da hep duyarlı olmuşumdur. Sosyal olaylara karşı duyarlılığım sebebiyle ‘sakıncalı piyade’ olarak bilindim. Haksızlığa hiç tahammülüm olmadı. Teknisyenlerin vizyonu ve misyonu için mücadele etmiş bir insanım. Ama buna rağmen sevilen sayılan bir insan oldum. Sosyal duyarlılığım mesleğimde geri kalmama hiçbir zaman engel olmadı. Mesleğimde de başarılı olmam benim çevremde ve üst düzeyde saygınlığımı artırmıştır. İşinizi iyi yaptığınız zaman sosyal konulardaki mücadeleniz de olumlu etkileniyor. Efes Pilsen’de başlayan sendikal harekette bulunma bilinci, yaşamımın her alanında bir şekilde süre gelmiştir. Duruşum, çevreyle olan iletişimim, olaylara yaklaşımım nedeniyle insanlar her zaman beni bir yerlere aday gösterdiler. İnsanların taleplerine de her zaman duyarlı oldum.
THY Spor Kulübü başkanlığı da bunun sonucu olsa gerek...
THY Spor Kulübü’nü kurduktan sonra, kulüpte önce genel sekreter olarak görev yaptım. Daha sonra 1982 - 1986 yılları arasında THY Spor Kulübü başkanlığı yaptım. Futbol kulübü büyük başarılar elde etti, 3’üncü Lig’e kadar yükselmişti. Bu bir ekip çalışmasıydı tabi. Rıfat Kolak, Halim Tuna, Gündüz Peşinci, Nuran Toy, Ahmet Tekin, Tuğrul Yalçın gibi arkadaşların ciddi katkıları oldu. Çalışmalarımız her zaman başarıyla sonuçlandı.
Kulüp başkanlığınız dönemiyle ilgili ilginç anılarınız da olmalı…
O zamanlar transfer ücretleri yüksek olduğundan, başarılı futbolcuları resimde görülen birkaç futbolcunun dışında tamamı THY’nin çeşitli departmanlarında göreve başlatıldı. THY’ye transfer ettiğimiz arkadaşların çocuklarının bile şu anda bu alanda çalışıyor olması da geçmişteki bu sürecin sonucu olsa gerek.
1986 yılına geldiğimizde THY Spor Kulübü başkanlığınız devam ediyordu… Oradan devam edelim mi?
Başarılı bir teknisyen seviyesine ulaşmıştım. Airbus eğitimi için Toulouse’a gitmeden önce Avionic Atölyesinde Ağabeyimiz Sedat Demir, “Yeni bir şirket kurulacak, oraya gelir misin?” diye sordu. Hiç düşünmeden, “Olur gelirim!” dedim. Sonra öyle kaldı. İki aylığına Fransa Toulouse’a gittim.
Sonra döndünüz ve verdiğiniz söz karşınıza çıkmış oldu?
Dönünce “Hadi gel bakalım!” dediler. İstanbul Hava Yolları yeni kuruluyor, ‘Caravelle’ uçakları var. Ben 3,5 yıllık iken lisans almıştım. THY’nin envanterinde bulunan birçok uçağın tip eğitimini aldım. Fakat Airbus ve Concorde’un dedesi olan ‘Caravelle’ uçaklarını ne yerde ne de havada görmüştüm. Tabii karar vermek zor oldu. Hatırı sayılı kişiler “Yeni kurulan bir şirket, riskleri var, nereye gidiyorsun?” dediler. THY, Türkiye’nin en gözde markası. Dilekçem bir müddet işleme alınmadı, “Bir düşün!” dediler. Uzun bir süre topu taca attım. O zaman THY’de 195 TL maaş alıyordum. Oranın teknik müdürü Mehmet Demiruz Bey’in arabulucuğuyla THY’deki 13 yıllık hizmetimi bırakıp İstanbul Hava Yolları’nda 575 lira maaşla başlamış oldum.
Sosyal olaylara karşı duyarlılığım sebebiyle ‘sakıncalı piyade’ olarak bilindim. Haksızlığa hiç tahammülüm olmadı. Teknisyenlerin vizyonu ve misyonu için mücadele etmiş bir insanım. Ama buna rağmen sevilen sayılan bir insan oldum. Sosyal duyarlılığım mesleğimde geri kalmama hiçbir zaman engel olmadı. Mesleğimde de başarılı olmam benim çevremde ve üst düzeyde saygınlığımı artırmıştır. İşinizi iyi yaptığınız zaman sosyal konulardaki mücadeleniz de olumlu etkileniyor.
Zor olmuştur, THY gibi bir kurumdan ayrılmış olmak?
Evet kolay olmadı. Hatta bir anımı anlatmak isterim. Beraber işe başladığımız ve genç yaşta hayatını kaybeden arkadaşlarımdan rahmetli Hayri Özkaraman, “Gerçekten gidiyor musun?” diye sordu. “Evet, söz verdim, artık cayamam, ayıp olur” dedim. O zaman durdu ve aynen şunu söyledi “Sen gidiyorsan o zaman ben de geleyim” dedi. Benim çok zor verdiğim kararı, o arkadaş, iki dakikada verdi. “Ciddi misin?” dedim, “Evet!” dedi. Bu benim için, arkadaşlığın, samimiyetin ve çevremdeki arkadaşların verdiğim kararlar konusunda da benimle birlikte olması noktasında önemli bir anıdır. Konuştum ve ikimiz beraber İstanbul Hava Yolları’na geçtik.
Sonra?
Şirket, bir süre sonra faaliyetlerini Kıbrıs’ta sürdürme kararı aldı. Geçici ve dönüşümlü bir görevlendirme olması kaydıyla Bakırköy’den çıktım ve Kıbrıs’a gittim. İstanbul’dan sonra Kıbrıs gerçekten zor oldu. Hem ekip çalışmasına uyum, hem de mesleki seviyedeki yeterliliğim çabuk kabul edildiği için, Kıbrıs’ta sürekli kalmam konusunda ısrar ettiler. Ben de “Beni burada tutamazsınız. Asla kalmam. Gerekirse Akdeniz’i yüzerek geçer yine durmam!” dedim. Ama sonra ‘Uçak Bakım Müdürü’ olarak 16 yıl Kıbrıs’ta görev yaptım.
1993-1994 yıllarında Eskişehir’den yeni mezun olmuş 70 öğrencinin 52’sini işe aldırdım. Bu arkadaşlarla çok iyi seviyelere geldik. Bu insanlar Ercan Havaalanı’ndaki hangarımızda çok iyi eğitim aldılar ve çok iyi yerlere geldiler. Burada yetişen personel, bugün dahi çeşitli kurumlarda görevlerini başarıyla yapmaktadır. Mesleğe katkılarından dolayı İstanbul Hava Yolları, saygıyla anılmayı hak ediyor.
İstanbul Hava Yolları ile yollarınız nasıl ayrıldı?
Sektörde önemli bir boşluğu dolduran seviyelere geldi İstanbul Hava Yolları. Büyüme sonrası farklı sektörlere yöneliş, şirketi büyük bir krize soktu. Bütün personel çıkarılmasına rağmen benim ayrılmamı istemediler. Üç defa istifa ettim, kabul etmediler. Bir süre sonra artık kaçınılmaz bir durum olduktan sonra da ayrılmak zorunda kaldım.
Ayrılık sonrası sizi neler bekliyordu?
Kıbrıs’tan İstanbul’a gelme hazırlıkları yaparken, daha önce beraber çalıştığım arkadaşım Mehmet Çeçen, “Antalya’da yeni bir şirket kuruluyor, gel beraber çalışalım” diye teklifte bulundu. Ben “Yok, İstanbul’a gidiyorum” dedim. O ısrar etti. Sonra hanımla konuştuktan sonra, taşınmak için hazırladığımız eşyaların üzerindeki etiketi İstanbul yerine Antalya olarak değiştirdik. Antalya’da Sky Hava Yolu şirketine girdim. Ekip oluşturduk ve burada da 12 yıl çalıştım. Genel Müdür Yardımcılığı görevinde bulundum. Güzel günlerimiz geçti. Bir uçaktan 20’nin üzerinde uçağa çıktık. Turizm alanına yatırım yapan Sky Hava Yolu, bu alanda başarılı olmayınca, şirket Haziran 2013’te faaliyetlerini durdurdu.
Sanırım My Technic’teki hikayeniz de bundan sonra başlıyor…
2013 yılında My Technic’in Genel Müdürü Cem İpek Bey, “Ağabey gel beraber çalışalım, hatta lütfen gel Genel Müdür ol” şeklinde çok özverili bir davette bulundu ve şirketin kurucusu ve sahibi Sayın Yavuz Çizmeci Bey ile görüşmemizi sağladı. Yavuz Bey ile yapmış olduğumuz görüşmeler sonrası 12 Ağustos 2013 tarihinde genel müdür yardımcısı olarak göreve başladım. Birkaç ay sonra da genel müdürlük görevine getirildim. Başlarda sıkıntılı süreçlerden geçildi belki, ama bugün Sayın Yavuz Çizmeci’nin de desteğiyle çok farklı bir noktaya gelindi. Yavuz Bey saygıyla andığım bir şahsiyet. Çünkü giderlerin iki kat arttığı, karlılıkların yarı yarıya düştüğü bir ortamda havacılığa yatırım yaparak ciddi istihdamlar yaratan nadir bir yatırımcı. Yine MRO ve Havacılık sektöründe daima var olan çeşitli risklere rağmen yatırım yaparak istihdam sağlayan Sayın Sümer Akad ve Sayın Özcan Toplar Beyleri de saygı ile anmak gerekir. Bu organizasyonların başarılı olması, rekabet edebilecek koşulları yaratması kolay olmuyor. Bu tür oluşumlara destek olmak gerekir. Tabi burada da ekip çalışması sonucu yaptığımız değişiklikler, kısa sürede aldığımız kritik kararların olumlu sonuçlarını görmeye başladık. Kısa sürede çok büyük mesafeler kat ettik. 360 kişilik kadroya yeni takviyeler yaptık. Alanında başarılı arkadaşları bünyemize kattık. Bugün geldiğimiz noktada 640 kişilik bir ekip ve gelirini 4-5 katına çıkarmış bir My Technic var. Açık yüreklilikle söyleyebilirim ki bugün My Technic olarak sadece teknisyene ve mühendise değil, beyaz yaka dahil, hizmet seviyesinde çalışan arkadaşlar dahil, Avrupa standartlarında ücretlerin verildiği bir organizasyona sahibiz. Bugün Avrupa, Asya, Afrika, Orta Doğu, hatta Uzak Doğu’dan müşterilerimiz oluştu. Kıvanç verici bir noktadayız. Bu ivme genç ve dinamik kadromuzla artarak devam edecek.
Sizi bu meslekte şevkle çalışmaya motive eden şey neydi?
Uçak teknolojisine olan saygım. Bizim işimiz, dünyada meslek olarak ön planda olan, çok saygın bir iş. Her geçen gün teknolojisi gelişen ve büyüyen bir sektör.
Bu mesleğin size kazandırdıkları ve sizin bu mesleğe verdikleriniz… Havacılık alanını nasıl değerlendirirsiniz?
Bu meslekte 30 yılı yöneticilik olmak üzere 45 yılım geçti. Tabiri caizse merdivenin ilk basamağından son basamağına kadar her basamağı yaşamış biriyim. Havacılık alanında çalışanların diğer sektörlere oranla çok şanslı olduğunu düşünüyorum. Dolayısıyla bu sektöre giren kişilerin, bu mesleğin saygınlığının gereğini yapması gerekiyor. Küçük detaylara takılıp bu şansı hırpalamamaları, sektöre zarar vermemeleri gerekir. Her şeyden önce bu meslek, yurt dışına açılan bir pencere niteliğine sahip. Her yönüyle saygı duyulması gereken evrensel bir meslekten bahsediyoruz. Ben 25 yaşımda Amerika’ya gönderildim. Bu kolay kolay yaşanılabilecek bir deneyim değil. Dünyanın her yerine gidebilme imkanlarının sunulduğu, 5 yıldızlı otellerde konaklamaların sağlandığı, son derece cazip bir meslek. Tabi bu mesleğin kendilerine sağladığı argümanları hak edenleri ve şımaranları da ayırt etmek lazım.
Anlaşılan bugün bulunduğunuz genel müdürlük seviyesinde de hak ve hukuk konusundaki duyarlılığınız devam ediyor desenize…
Emeğe, adalet duygusuna sonuna kadar saygı duyan biriyim. Emek olmadan, iş olmuyor. Duyduğum bu saygının gereği olarak mesai Anlaşılan bugün bulunduğunuz genel müdürlük seviyesinde de hak ve hukuk konusundaki duyarlılığınız devam ediyor desenize… Emeğe, adalet duygusuna sonuna kadar saygı duyan biriyim. Emek olmadan, iş olmuyor. Duyduğum bu saygının gereği olarak mesai
Bu bir başarı hikayesi… Teknisyen olarak başladığınız meslekte, bugün üst düzey bir yöneticisiniz… Mesleğe yeni başlayacak olanlara, çalışmakta olanlara neler söylemek istersiniz?
Özellikle şunu vurgulamak gerekir, eskiden meslek liselerinden ve enstitülerden istihdam sağlanan bir meslekti bizimkisi. Bugün kıvanç duyulacak gelişmeler yaşanıyor. Ancak nicelik artışının yanında nitelikte aynı başarıyı yakalayamadığımızı görüyorum. Okullar çok arttı ama nitelikli eğitim konusunda gerekli hassasiyetin gösterilmediğini görüyorum. İnsanların olaya sadece maddi boyutuyla yaklaştıklarını görüyorum, bu doğru değil. Üretmeden, emek vermeden bir beklentinin oluşması doğru değil. İşe başladıktan 5-6 ay sonra karşınıza gelip “Ben başka firmaya gideceğim” demenin doğru olmadığını söylemek durumundayım. Nasıl bir eğitim alırsanız alın, içinde bulunduğunuz organizasyona ciddi katkı yapabilmeniz için en az üç yıl tecrübe edinmeniz gerekir.
Eğitimdeki nitelik eksikliğini nerede görüyorsunuz?
Öncelikle verilen eğitimlerin pratikle desteklenmesi gerekiyor. Dünyadaki eğitim alanındaki gelişmelerin bizim havacılık okullarında da uygulanması ve standartların yükseltmesi önemli. Bu sektörde yetişen gençlerin, vizyon, misyon ve sosyalleşme alanındaki eğitimlerine ciddi anlamda katkı vermek gerekiyor. Eğitim kurumları temsilcileriyle bir araya geldiğimizde onlara, “Öğrencilere sadece uçakçılığı öğretmeyin. Sadakat, ekip çalışması, kişisel paylaşım, iletişim konularını da öğretin” diyorum. Patronumuz Yavuz Çizmeci, 10’uncu Yıl yemeğimizde “Buraya yapılan milyon dolarlık yatırımlar önemli değil.
Sarf edilen emeğinizin karşılığı yok. O emeğe saygı duymak gerekir” demişti. Ben de aynı düşüncedeyim. Emeğin değerine, yüceliğine inanıyorum. Uçak teknisyenleri, uçak mühendisleri bu sektörün olmazsa olmazlarıdır. Yaptıkları işin önemini, dünya standartlarını yaşasınlar isterim. O saygıyı hissetsinler ve işlerini de ona göre yapsınlar isterim. Her zaman da onların bu mesleğin gerekliliklerini hissetmeleri konusunda çaba gösteririm.
Evet, biz şu an Avrupa ile rekabet ediyoruz. Tesislerimiz var. Buna ilaveten İstanbul Havalimanı’nda yapılan yeni yatırımlar var. Başka firmaların büyük projeleri var. Kıvanç duyacağımız gelişmeler bunlar. Ancak İstanbul’un bir bakım üssü olması gerekiyor. Bu alanda çalışacak arkadaşların da bu potansiyeli görmeleri ve kaliteli işler çıkarmak için kendilerini buna göre yetiştirmeleri gerekiyor. Daha iyi hizmet için, daha iyi işler ortaya çıkarmak için çaba sarf etmek gerekiyor.
Geçmişle bugünü kıyasladığımızda teknisyenliğin daha da kolaylaştığını söyleyebilir miyiz?
Teknolojinin gelişimini, ivmesini değerlendirdiğinizde çalışan insanlara rehberlik eden, teknik gelişimler bugün çok artmış vaziyette. O gün siz kendi yönteminizle arızayı çözerdiniz. Kitaplar, menüler yardımcı olurdu ama neticede, sisteme girdiğinizde size arızanın nereden kaynaklandığını gösteren alet edevat, cihazlar, uçaklar üzerinde çok da fazla yoktu. Şimdi var. Nereye bakılması gerektiğini, neyin değişmesi gerektiğini söylüyor sistem. Bugün teknisyenlik kendini iyi yetiştiren için çok kolaylaştı. Ancak yine de bu işte el becerisi önemini halen koruyor.
Teknisyenlikten gelen biri olarak, sizler teknisyen alımlarında nasıl bir yol izliyorsunuz?
Atölyeye alınan personelin havacılık lisesinden olmasını, hangara alınacak olanların da havacılık yüksek okulu ve üniversite mezunu olmalarını tercih ediyorum. İnsan kaynakları bir ön mülakat yapıyor, İngilizce ve diğer eğitim biriminin hazırlamış olduğu sınavlara tabi tutuyor. Buraya alınacak vasıflı tüm personelin istihdamını ben görmek isterim. Bazen beş on dakika, bazen bir saat kişiyle sohbet ederim. Bazen görüşmeler uzun sürse de, bunların önemli olduğunu düşünüyorum.
Bu meslekte özgüven çok önemli. Kişi beli bir seviyeye geldikten sonra, özgüveni yoksa her zaman birilerine bağımlı olarak çalışmak zorunda kalır. Karar verme yeteneği eksik kalır. Bu alanda çalışmak isteyenlerin, bu mesleğin hassasiyetlerini içine sindirerek işe başlaması gerekiyor. Bu işi önemseyerek de kendilerini yetiştirmeleri gerekiyor. Sadakatli olmaları gerekiyor, iş yerlerini korumaları gerekiyor. Sosyalleşmenin önemli olduğuna inanıyorum. Sosyal olmayan bir insan, ekip çalışmasına, paylaşmaya ayak uyduramaz. Hiçbir konuda başarılı olamaz. İnsan mesleğine saygı duyacak, ekip çalışmasına saygı duyacak, sosyalleşecek ve gerek mesleki gerek diğer konulardaki bilgisini, birikimini paylaşacak, kendine saklamayacak.
Geçmişte UTED’de de görev yaptınız, neler söyleyeceksiniz.
78-80 yıllarında yönetim kurulunda bulundum. Mali ve genel sekreterlik görevi yaptım. Dernekler, rehber organizasyonlardır. Herkesin sahip çıkması, büyütmesi, yer alması gereken bir organizasyondur. Sektörde yanlış giden uygulamalara yönelik itirazı yapacak olan bireyler değil, kurumlardır. Kurum güçlü olursa, kuruma sahip çıkılırsa, güç birliği oluşturulursa, o zaman sesiniz gür çıkar ve bir yerlerde kendinizi dinletebilir, dikkate alınırsınız. Dernek yönetiminde bulunan arkadaşlarımızın üyelerden gelen talepleri doğru değerlendirmeleri ve rehberlik görevini yerine getirmeleri gerektiğine inanıyorum. Tabanı sürekli genişletmek gerekiyor.
Her şeyden önce bu sektörde çalışanların diğer sektörlere oranla şanslı olduklarını düşünüyorum. Bu meslek, yurt dışına açılan bir pencere niteliğine sahip. Saygı duyulması gereken evrensel bir meslek. Bu sektöre giren kişilerin, bu mesleğin saygınlığının gereğini yapması gerekiyor. Küçük detaylara takılıp bu şansı hırpalamamaları, sektöre zarar vermemeleri gerekir.
Sektörde 45 yılınız geçti… Ne dersiniz, kaç yıl daha deneyiminizden istifade etmiş olacağız?
Tarih gibiyiz tabii. Patronum Yavuz Çizmeci, geçmişten de tanıdığım, çok saygı duyduğum biridir. “10 yıl daha götürür müyüz?” diye soruyor. “Yerimize birilerini yetiştirip, bırakmamız lazım” diyorum. “Sen öyle şeyler düşünme” diyor. Bilemiyorum tabii, 70 yaşına geldim. Allah sağlık verirse neden olmasın…