Türkiye, aktif fay hatları üzerinde yer alması nedeniyle depremlerle yaşamaya alışık bir ülke. 23 Nisan 2025’te İstanbul’da meydana gelen 6,2 büyüklüğündeki deprem, şehirdeki iki büyük havalimanı, İstanbul Havalimanı ve Sabiha Gökçen Havalimanı üzerinde kısa süreli operasyonel aksamalara yol açtı. Neyse ki, bu güçlü sarsıntıya rağmen havalimanı binalarında yapısal hasar ya da çatlak tespit edilmedi. Peki, havacılık altyapımız olası daha büyük depremlere karşı ne kadar hazırlıklı?
Depremler, özellikle aktif fay hatları üzerinde yer alan ülkelerde hayatı derinden etkileyen doğal afetlerden biridir. Türkiye, bu tür afetlere karşı yarşı yüksek risk taşıyan bir ülkedir ve havacılık sektörü, bu doğal afetlerden doğrudan etkilenebilecek bir alandır. Depremler, sadece havalimanları ve uçuşlar için değil, aynı zamanda yolcu güvenliği ve taşımacılık sürekliliği açısından da büyük bir tehdit oluşturur. Havalimanlarında alınan önlemler ve hava yolu şirketlerinin bu süreçte izlediği yollar, kriz yönetiminin başarısı açısından kritik bir rol oynamaktadır. Bu yazıda, depremlerin havacılık sektörü üzerindeki etkilerini, havalimanlarında alınan güvenlik önlemlerini ve hava yolu şirketlerinin bu tür krizlere karşı nasıl bir yol haritası izlediğini inceleyeceğiz.
Depremler, doğrudan ve dolaylı olmak üzere iki şekilde havacılık sektörünü etkileyebilir. Bu etkiler, sadece uçuşların güvenliği ile ilgili değil, aynı zamanda hava yolu şirketlerinin operasyonel işleyişi üzerinde de önemli değişikliklere yol açabilir.
Doğrudan Etkiler
Doğrudan etkiler, depremin havalimanı altyapısında yaratacağı fiziksel hasarlarla ilgilidir. Deprem, havalimanlarında önemli altyapı sorunlarına yol açabilir. Örneğin:
• Pistlerin çatlaması: Uçakların iniş yapabilmesi için pistlerin sağlam olması gerekir. Depremler sırasında pistlerde oluşabilecek çatlaklar, uçuşların güvenli bir şekilde devam etmesini imkansız hale getirebilir.
• Terminal binalarında yapısal hasarlar: Havalimanlarının terminal binaları, yolcuların güvenliği için oldukça önemli yapılardır. Depremler, bu binalarda ciddi hasarlara neden olabilir, bu da yolcu güvenliğini riske atar.
• Kule sistemlerinin devre dışı kalması: Hava trafik kontrol kuleleri, uçuşların güvenli bir şekilde yönetilmesini sağlar. Depremler sırasında kulelerin devre dışı kalması, hava trafiği yönetimini karmaşıklaştırabilir.
Dolaylı Etkiler
• Depremler sadece altyapıyı değil, aynı zamanda operasyonel süreçleri de etkiler. Bu etkiler şunları içerebilir:
• Yolcu trafiği aksamaları: Depremler, havalimanlarına ulaşımı engelleyebilir ve yolcu trafiğini aksatabilir. Bu durum, uçuş iptalleri ve gecikmelere yol açar.
• Uçuş iptalleri ve rotaların değiştirilmesi: Deprem bölgelerinde oluşabilecek güvenlik tehditleri nedeniyle uçuşlar iptal edilebilir veya güvenli alternatif havalimanlarına yönlendirilir.
Havalimanlarında Alınan Önlemler
Depremler gibi doğal afetlere karşı havalimanlarının hazırlıklı olması büyük önem taşır. Deprem riski taşıyan bölgelerdeki havalimanları, bu tür afetlere karşı çeşitli güvenlik önlemleri almak zorundadır. Bu önlemler, hem altyapının sağlam olmasını sağlamak hem de operasyonların kesintisiz devam etmesini temin etmek için gereklidir.
Deprem Yönetmeliğine Uygun İnşaat
Yeni havalimanı projelerinde, inşaatlar deprem yönetmeliklerine uygun olarak gerçekleştirilir. Yapısal sağlamlık, sarsıntıya dayanıklı malzemeler ve zemin etütleri, olası zararları en aza indirmek için oldukça önemlidir. Özellikle büyük metropollerde yer alan havalimanları, bu tür afetlere karşı daha fazla önlem almak zorundadır.
Acil Durum Planları
Havalimanlarında, afet senaryolarına göre hazırlanmış acil durum eylem planları bulunur. Bu planlar, deprem gibi durumlarda hızlı ve etkili bir şekilde hareket edilmesini sağlar. Havalimanı personeli, düzenli olarak tatbikatlara katılarak bu tür durumlarla başa çıkabilmek için eğitim alır.
Yedek Sistemler
Elektrik, haberleşme ve güvenlik sistemlerinin yedekli çalışması sağlanır. Havalimanlarında kullanılan tüm kritik sistemlerin yedekleri bulunur. Bu sayede, ana sistemler zarar görse bile temel operasyonlar sürdürülebilir.
Pist ve Altyapı Kontrolleri
Deprem sonrası, uçuşlara yeniden başlamadan önce pist ve altyapılar hızlıca kontrol edilir. Uçuş güvenliği teyit edilmeden operasyonlara başlanmaz. Bu tür kontroller, uçakların güvenli bir şekilde iniş yapabilmesini temin eder.
Hava Yollarının Kriz Anındaki Yol Haritası
Havayolu şirketleri, depremler gibi büyük afetlerde belirli bir kriz yönetim planı izlerler. Bu planlar, hem yolcu güvenliğini sağlamak hem de operasyonları mümkün olan en kısa sürede normale döndürmek amacıyla oldukça önemlidir. Hava yollarının izlediği ana adımlar şunlardır:
Uçuş İptalleri ve Yönlendirmeler
Güvenlik riski taşıyan bölgelere yapılan uçuşlar iptal edilir veya güvenli alternatif havalimanlarına yönlendirilir. Bu, yolcuların güvenliğini sağlamak için kritik bir adımdır.
Kriz İletişim Ekipleri
Yolculara bilgi akışını sağlamak için özel kriz iletişim ekipleri devreye girer. Uçuş değişiklikleri, iptaller ve diğer önemli bilgilerin yolculara zamanında bildirilmesi sağlanır.
İnsani Yardım Taşımacılığı
Havayolları, afet bölgelerine insani yardım taşımacılığı yapmak için özel seferler düzenleyebilir. Ayrıca, arama-kurtarma ekiplerini ve yardım malzemelerini afet bölgesine ulaştırmak için uçuşlar yapılır.
Personel Güvenliği ve Planlaması
Uçuş ekipleri ve yer personeli için güvenli alanlar oluşturulur. Gerekirse alternatif görev yerleri belirlenir. Bu adım, operasyonel sürekliliğin sağlanabilmesi için önemlidir.
Depremler, havacılık sektörünü hem teknik hem de operasyonel açıdan zorlayan doğal afetlerdir. Ancak havalimanlarının altyapı hazırlıkları ve hava yollarının kriz yönetim planları sayesinde, bu tür afetlere karşı etkili bir şekilde mücadele edilebilmektedir. Gelecekte bu alandaki yatırımların artması, yolcu güvenliği ve operasyonel süreklilik açısından büyük önem taşıyor. Depremler gibi büyük afetlerin, havacılık sektörünün kriz yönetimi kapasitesini test ettiği ve bu kapasitenin sürekli olarak güçlendirilmesi gerektiği açıktır.
23 Nisan Depreminin Havalimanlarımız Üzerindeki Etkileri
Deprem sonrası İstanbul Havalimanı ve Sabiha Gökçen Havalimanı üzerinde kısa süreli operasyonel aksamalar yaşandı. Neyse ki, bu güçlü sarsıntıya rağmen havalimanı binalarında ve pistlerde yapısal hasar ya da çatlak tespit edilmedi. Elektrik ve haberleşme sistemlerinde yaşanabilecek aksaklıklar için yedekli sistemler devreye sokuldu. Deprem sonrası kısa süreli iletişim kesintileri olsa da, bu kesintiler hızlıca çözüme kavuşturuldu.
Deprem nedeniyle bazı uçuşlar iptal edilirken, rotalar güvenli bölgelere yönlendirildi. Hava trafik kontrol merkezleri, uçuş güvenliğini sağlamak için aktif şekilde çalıştı. Kriz iletişim ekipleri ise yolculara düzenli bilgilendirmeler yaptı ve sosyal medya üzerinden uçuş değişiklikleri duyuruldu. Altyapı kontrolleri hızla yapıldı ve pistler, terminal binaları ve uçuş yönlendirme sistemlerinin güvenliği sağlandı. Ayrıca, yedekli sistemler aktif hale getirilerek, olası iletişim aksaklıklarının önüne geçildi. Yolcu güvenliği için sağlık ve güvenlik ekipleri devreye alındı.
23 Nisan İstanbul depremi, havacılık sektörünün kriz yönetimi ve afet hazırlıklarının ne kadar etkili olduğunu gösterdi. Gelecekte, İstanbul gibi büyük metropoller için deprem riski göz önünde bulundurularak daha fazla yatırım yapılması ve havalimanlarının altyapılarının güçlendirilmesi önemli. Bu tür afetlerde havacılık sektörünün sürekliliği için, kriz yönetimi planlarının daha da geliştirilmeye devam edilmesi gerekiyor.