Hani bazı kentler vardır. Duruşu ile konumu ile o farklılığını hissettirir. Tarihi yapıları ve kültürü ile de kendini diğer kentlerden hemen ayırır. İşte Hamburg hem bir Alman kenti hem de fazlası olduğunu hemen bize hissettiren kuzeyli bir kent.
Almanya’yı çok severim. Belki bu ülkeye çok sık gidip gelmem ve yıllarca Alman kültürü ile büyümüş olmamın etkisiyledir, bilemiyorum. Ancak bu kadar Almanya ile içi içe olduğum halde Hamburg’u görmemiştim ve Pegasus Hava Yolları ile yola çıktım. Yaklaşık 3 saat 20 dakikalık bir uçuştan sonra Hamburg’a ulaştım.
Burası diğer Alman şehirlerinden oldukça farklı bir yerdi. İnanın daha ilk bakışta kendimi Londra’ya inmiş gibi hissettim. Ve bu hissim şehri gezerken de hep devam etti. Evet, Hamburg’un, tam bir kuzeyli kenti olan Londra ile benzerlikleri çok...
Hamburg Almanya’nın ikinci büyük şehri ve Almanya’nın en büyük limanı... Rotterdam’dan sonra Avrupa’nın ikinci limanı olan şehir, bence kuzeyin en güzel şehirlerinden biri.
Kentin tarihine gelince, şehrin ismi, Hammaburg adlı ve imparator Şarlman’ın M.S 808 de yaptırdığı kaleden geliyor. Alster ve Elbe nehirlerinin arasındaki bataklıkta bulunan kayalık bölgede inşa edilen kale. Burg, kale anlamında kullanılır. Hamma’nın anlamı ise, bataklıktaki ağaç.
İkinci Dünya Savaşı sırasında Hamburg limanı oldukça yoğun hava saldırılarına uğramış. Özellikle 23 Temmuz 1944 günü İngiliz ve Kanada uçakları gece, ABD uçakları da gündüz olmak üzere Hamburg’u bombalamış. 280.000’den fazla binanın yıkılıp 25- 30 bin insanın öldüğünden söz edilir bu esnada. Aslında kesin sayı belli değildir. Ben Hamburg’da merkezi bir bölge olan ana tren istasyonunun (Haupthbahnopf) karşısında bir otelde kaldım. Her yere yakın oluşu, tur otobüslerinin başlangıç noktası olması nedeni ile de oldukça güzel bir konum seçmiştim.
Hamburg bir liman kenti. Dolayısıyla da diğer Almankentlerinden çok farklı… Kuzey denizine akan Elbenehri kıyısında kurulu olan şehir, o kadar yeşil ki sanki İsviçre’de Cenevre’de dolaşıyormuşsunuz hissine kapılıyorsunuz. Ben yeşilin en güzelini Cenevre’de gördüğümü anımsıyorum. İşte Hamburg da aynen böyle. Kentin merkezinde iki tane göl var. Bunlara iç göl diyorlar. Binnen ve Aussenalster gölleri. Şehirde Venedik’teki gibi birçok köprü var. Hatta Hamburg’un Amsterdam ve Venedik’ten bile daha fazla köprüsü olduğu söyleniyor. Temmuz ayının ortasında gittiğim şehir o kadar sıcaktı ki, şaşırıp kalmıştım. Genellikle 22-23 dereceyi geçmeyen sıcaklık bu kez 43 dereceyi gösteriyordu. Almanya’da adeta bir çöl sıcağı hüküm sürüyordu,inanamadım.
Hamburg o kuzeyli kentlere özgü durumunu koruyan, yani oldukça elit bir kent. Aynı zamanda önemli bir sanayi kenti. Uçak üretiminde dünyanın üçüncü kenti durumunda… Ayrıca ünlü Alman gazetesi ‘Die zeit’ burada basılıyor. Üniversiteleri de oldukça ünlü olan Hamburg’da özellikle iki üniversite hemen kendini belli ediyor. Bunlardan birisi ilk özel hukuk yüksekokulu ve öteki de ünlü Hamburg Teknik Üniversitesi.
Ben genellikle kenti yürüyerek gezdim. Ancak iç göllerde isterseniz turistik gemi teknelerini kullanabiliyorsunuz. Şehrin kalbi, Rathaus Platz. Ve burada tüm görkemi ile yükselen Belediye Binası. Burada sokaklarda adeta serpiştirilmiş gibi duran birçok yemek restoranları bulunuyor. Zaten turistlerin de ilk uğrak noktası burası. Ben de öyle yaptım. Burada beni şaşırtan bir diğer şey de Rathaus’un sağında yer alan adeta bir minik Venedik görüntüsü oldu. Burasının adı Alster Arcades bölgesi imiş. 1843 yılında yaşanan yangından sonra yeniden inşa edilen bölge aynı Venedik gibi yapılmış nedenle buraya ‘küçük Venedik’ de diyorlar.
Hamburg’un değişik ve etkileyici bölgelerinden birisi de St. Pauli semtindeki Reeperbahn Caddesi... Burası genellikle gece kulüplerinin ve barların yer aldığı bir eğlence caddesi. Biraz ilerisi ise liman. Ve burada yer alan ünlü fishmarkt, yani balık pazarı. Burası bir şölen yeri adeta… Yeme içme lokallerinin yer aldığı ve ayrıca gezinti teknelerini kalktığı hareketli, dinamik bir yer. İşte buradan da çok etkilendim. Reepebahn caddesine yine değinmek istiyorum. Çünkü burada Beatles’ın ayrı bir yeri var. Hatta bir de Beatles Meydanı bulunuyor. Beatles grubu ünlü olmadan önce ilk kez burada müzik yapmış, Beatles onlar için çok önemli.
Hamburg’un tam ortası Alster gölü… Burası o kadar dingin ve bir o kadar kenti güzelleştiren bir göl ki anlatamam. Etrafı parklarla ve güzel villalarla çevrili. Yani Alster gölü ve Rathausplatz kentin en güzelleri. Gelelim alışverişe. Hamburg bir alışveriş kenti. Her tür markanın satıldığı ünlü Mönckeberg Strasse en ünlü alışveriş caddesi. Cıvıl cıvıl ve çok hareketli olan bu caddelerde dolaşırken kendimi bir an Londra’nın ünlü Oxford Street ya da Bond Street isimli caddelerinde geziniyormuş gibi hissettim. Zaten burada bulunan restoranlar bile o İngilizlere özgü “fish and chips” restoranları. Yani balık ve patates yanında da bira… Buraya kadar Hamburg’a ilişkin yazdıklarım, kentin yerleşik ve eski yapısının korunmasına yönelik ve daha çok da kentin tarihi dokusu ile ilgili idi. Ancak Hamburgluların övünçle bahsettikleri ve bitiş tarihi 2025 olarak belirlenen kentsel dönüşüm projesinden de bahsetmem gerekiyor. ‘Hafen City’ adını alan bu projede adeta bir küçük Amerika yaratmışlar. Hemen hemen büyük bir kısmının bitmiş olduğunu gözlemediğim Hafen City’de ben San Francisco kentinin bire bir aynısını hissettim. Otobüs ile dolaştığım Hafen City sokakları bana New York’un 5. Caddesini de anımsattı. Geniş, düzgün ve yepyeni caddeler ve üzeri tuğlalı modern apartmanlar. Alın size Hafen City.
Değişik bir Alman kenti görmek isterseniz, gerek yapıları açısından gerekse geniş caddeleri açısından elitist bir yaşamı izlemek isterseniz, Hamburg tam da bu özellikleri içinde barındıran bir kent. Bence Hamburg’u geç kalmadan görün diğer Alman kentlerinden olan farkını hemen hissedeceksiniz. Böylece kuzeyin en soylusu unvanını hak eden bir şehir olduğunu da görecek ve bana hak vereceksiniz.