Thumbnail
  • 04.10.2019

PanAm 914, 1955 yılında New York’tan kalktı,

37 yıl sonra 1992 yılında Venezüela - Caracas’a indi.

 

Sevgili UTED okuyucuları, bugün size gerçek ile hayal arasında sıkışmış çok gizemli ve ilginç bir havacılık olayını anlatmak istiyorum

.

Bu gizemli olayın kahramanı olan uçak, Douglas’ın II. Dünya Savaşı sırasında askeri taşıma maksatlı olarak ürettiği 4 motorlu-pervaneli DC-4 uçağı. Douglas’ın 2 motorlu-pervaneli DC-3’lerden sonra ürettiği ilk burun tekerleği (Nose Gear and Steering) olan bir uçak. Savaş bittikten sonra askeri ihtiyaç azaldığı için, DC-4’ün yolcu versiyonu üretimine de geçildi. P&W 2000 tipi pistonlu yıldız motorların her biri 1450 Hp güce sahip. Yolcu kapasitesi 50-60; ekip 3-5; azami hızı 244 kts; uçuş tavanı 22.300 feet; menzili 4.000 km. Yani kabin basınçlı ve orta/uzun menzilli bir uçak. DC-4, ilk uçuşunu II. Dünya Savaşı sırasında 14 Şubat 1942 tarihinde yapmış. Toplam üretim sayısı bin 238 adet. 

 

Aşağıda okuyacağınız, içine hurafelerin karıştığı, gizemli, inanılmaz bu hikaye, Pan American (PanAm) Havayolları’na ait DC-4 uçağının, PA914 uçuş numarası ile 2 Temmuz 1955 Cumartesi günü New York Havalimanı’ndan kalkışı ile başlıyor. Uçağın Miami’ye 57 yolcu ve 4 ekip olmak üzere 61 kişi taşıdığına inanılıyor. Katılan herkes için normal bir uçuş olacak gibi görünüyordu. Ancak, gelişen olaylar bunun normal bir uçuştan çok uzak olduğu, bu tuhaf uçuşun içinde gizemli bir şeylerin olduğu 37 yıl sonra ortaya çıktı. Uçak, New York’tan ayrıldıktan sonra kısa bir süre sonra, hava trafik kontrolörleri PanAm  914’ün radar ekranındaki sinyalini  kaybettiler.

 

Uçak, hava trafik kontrolör radar ekranından kaybolmuştu ve kimse ne olduğunu bilmiyordu. Uçaktan bir stres sinyali, arıza veya acil durum konuşması da alınmamıştı. Genellikle radar ekranından kaybolan uçağın düştüğüne inanılır. Yapılan aramalarda uçak, uçaktan kopmuş bir parça, içindeki insanlardan bir ceset veya ceset parçası bulunamadı. DC-4, içindeki 61 insanla birlikte yok olup gitmişti. Uçağın düşmesiyle ilgili bir görgü tanığı da yoktu. Hani denir ya, “Sanki yer yarılıp içine girdi” diye, işte öyle bir şey.     

                  

Yetkililer, yapılan yoğun arama ve soruşturmaların ardından, uçağın düştüğü, tüm yolcularının ve ekibin de öldüğü sonucuna varıp bunu ilan ettiler. Karada ve denizde yapılan araştırmalarda bir bulguya rastlanmamasına, denizde uçağa ait bir parça gibi bir delil bulunamamasına rağmen, uçağın okyanusa çakıldığı kararına varıldı. Bu kararın sonucunda PanAm, hayatını kaybedenlerin yakınlarına yasal tazminatları ödedi.

Tam 37 yıl boyunca PA914’ten hiçbir iz, ipucu bulunamadı. Ama, her şey çoktan unutulmuşken ölenlerin yakınları olaydan tam 37 yıl sonra alacakları bir haberle şok yaşayacaklardı..

.

Şimdi zamanı hızlı bir şekilde olaydan 37 yıl sonrasına, 1992 yılına saralım ki, oluşan olağanüstü inanılmaz durumu görelim.

Tarih 21 Mayıs 1992, Venezüela’nın başşehri Caracas havalimanındayız. Havalimanındaki hava trafik kontrolörleri için normal bir gündü. Ancak, az sonra hava trafik kontrolörlerini çok şaşırtacak bir şey olacaktı. Havalimanı kule radar ekranında aniden, nereden, ne zaman girdiği bilinmeyen bir Douglas   DC-4 uçağı belirdi. Bu ne demek oluyordu şimdi?

Caracas Hava Trafik Kontrolörü Juan de la Corte, radar ekranında DC-4 uçağını tespit etmesinden az sonra uçak, kule ile telsiz iletişimi kurdu. DC-4’ün pilotu kontrolöre şu inanılmaz soruyu yöneltti “Biz neredeyiz?” 

Hemen arkasından kontrolör Juan de la Corte’yi  tam şok edecek bir cümle daha geldi: “Burası Pan American Havayolları, Uçuş No 914, New-York’tan Miami’ye uçuyoruz, 4 ekip ve 57 yolcumuz var”.

 

Kontrolör Juan de la Corte şimdi ne yapacaktı?  

Caracas ATC ile konuşan PanAm 914, inmesi gerekli yer olan Miami’den tam 1.800 km uzaktaydı. Kontrolör Juan de la Corte, kafasından bu mesafe değerlendirmesini yapınca pilota cevabını alamayacağı bir soru sorma gereği duydu; acaba bir olay, bir kaza mı yaşamışlardı veya bir başka yerle temas etmişler miydi? Sonunda Juan de la Corte, PanAm 941’e iniş izni verdi. Juan’ın bundan sonra yaşadıkları, hikayeyi bambaşka bir boyuta taşıdı… Sanki her şey önceden planlanmış gibi, uçak Caracas’a normal bir iniş yaptı ve durdu. Arkadan pilot, telsizden Juan’ı aklından edecek bir şey söyledi: “Bizim uçuş planımız 2 Temmuz 1955 günü saat 09:55’te Miami’ye inmekti” 

 

Juan, pilota; “Siz Miami’ye değil, gerçekte Venezüela Caracas’a indiniz ve bugün tarih 21 Mayıs 1992…!”

Juan, uçağa ilk baktığında da çok şaşırmıştı, gözlerine inanamıyordu, bu gizemli uçak çoktan üretimden kaldırılmış, piyasadan yok olmuş, eski model 4 pervaneli bir uçaktı. Eski model olmasına karşın DC-4, sanki başka bir dünyadan gelmiş gibi, sağlam, pırıl pırıl bir uçaktı. Juan, dikkatini uçaktan ayırıp pilotuyla iletişime devam etmek istiyordu. Bu sırada pilot, Juan’ın tahmin etmediği bir şey daha söyledi…

 

Juan, pilota günün tarihini 21 Mayıs 1992 olarak söylediğinde pilot telsizden panik içinde “Aman Allahım!” diye bağırdı. Pilotun bu konuşmasının arka fonunda yolcuların da panik içinde bağırıştıklarını Juan ve görevli diğer kontrolörler, kuledeki hoparlörden duymuşlardı. Juan, bu cümleyi ve yolcu bağırışmalarını duyunca işin içinde anormal birşeylerin olduğunu anlayıp hemen havalimanı güvenliği aradı. Derhal PanAm uçağının başına gitmelerini, uçaktaki ekip ve yolculara eskortluk ederek terminale getirmeleri talimatını verdi. Ama, Juan’ı daha büyük bir sürpriz bekliyordu…

 

Hava trafik kontrolörlerinin, havalimanı güvenlik ekibinin PanAm 914’ün ekip ve yolcularını uçaktan alıp terminale getireceklerinden şüpheleri yoktu. Ondan sonra gerekli soruşturma, araştırmalar yapılacak; neyin ne olduğu anlaşılacaktı. Ancak, havalimanı güvenlik uçağa yaklaşırken pilot kokpit camını açıp gelenlere “Gidin!” işareti yaptı ve elindeki küçük bir kartonu yere düşürdü. Pilot kuleye, “Hayır! Sakın uçağa yaklaşmayın, biz ayrılıyoruz…!” dedi. Gerçekten uçak motorlarını yeniden çalıştırdı ve kuleden izin almadan havalanarak geldiği gibi gözden kaybolup gitti.                         

Ama nereye?...

Juan’ın dediğine göre; DC-4 radar tarafından görüntülenmeden bulutların içinde kaybolup gitti. Havalimanı otoritesinin isteği üzerine hemen 3 adet askeri jet uçağı havalandı. Askeri jetlere PanAm 914 uçağını önleyip Caracas Havalimanı’na inişe zorlanması talimatı verilmişti. Ancak, askeri jet uçakları tüm aramalarına rağmen, PanAm 914 uçağını bulamadıklarını rapor ettiler. New York kalkışından sonra kaybolan PanAm DC-4, tam 37 yıl sonra görülmüş ama bir kere daha yok olup gitmişti…

 

Uçağın Caracas’a indikten sonra durduğu yerde 1955 yılına ait, karton üzerine basılmış İngilizce yazılı bir cep takvim bulunmuştu. Bulunan takvim acaba uçaktan mı düşmüştü, yoksa bilerek, kasıtlı olarak uçaktan mı atılmıştı? Takvimin 1955 yılına ait olması sadece bir tesadüf müydü? Bu, hikayenin kesinlikle sonu değildi.

 

Başka bir raporda, uçak ve yolcularının Caracas fiyaskosundan birkaç saat sonra nerede bulunduğunun tespit edildiği, Miami’ye vardığı ve ne ilginçtir ki, ekip ve yolcuların da 37 yıl önceki yaşlarında olduğu yani, yaşlanmadıkları bildiriliyor. Bütün bunlar, her şeyiyle kurgulanmış bir yalan hikaye (fake) olabilir mi? 

 

Bu gizemli olayla ilgili bilgiler bu kadar. Bilirsiniz, birçok Hollywood kurgu filmlerine konu olmuş sanal bir Zaman Makinesi vardır. Macera seven bazı korkusuz insanlar onun içine girerler ve zamanı durdurup yıllarca geriye veya ileriye giderler, tekrar içinde bulunulan zamana döndüklerinde, şu kadar yıl önce veya sonrasında gördüklerini ve yaşadıklarını anlatırlar. Acaba koca uçak New-York’tan kalktıktan sonra, içindeki 61 insanla birlikte böyle bir zaman makinesine girmiş ve 37 yıl sonrasına mı gönderilmişlerdi?

 

Yoksa PanAm 914, New York kalkışından sonra uzaylılar tarafından kaldırılıp götürülmüş ve 37 yıl sonra serbest mi bırakılmışlardı? Acaba, Caracas Havalimanı hava trafik kontrolörü Juan de la Corte kafasından uydurduğu bir kurgu masalı mı anlatmıştı?

 

Caracas Kule’nin uçakla yaptığı konuşmaların kule ses kayıtlarında var olduğu söyleniyor. Uçağın durduğu yerde bulunan Birch Bros adlı bir İngiliz otobüs şirketinin reklam olarak verdiği 1955 yılı cep takviminin arkasındaki gerçek neydi? Uçak Miami’ye indikten sonra pilotlarla, yolcularla konuşulmuş muydu? Bunun gibi cevabı olmayan bir sürü soru var.

ABD basını yıllarca bu olayı tartıştı. Uzay bilim insanları, UFO uzmanları da tartışmaya karıştı ama kesin bir sonuca ulaşılamadı. Havacılık kaza ve olaylarını araştıran NTSB, FAA dahil, internet siteleri 1955 yılına ait Accident Data Base’lerinde PanAm 914 olayı ile ilgili bir bilgi yok.

 

(Bu nedenlerle ben PA914 olayının kurgusal ‘fictional’ olduğuna inanıyorum. Kim kurgulamışsa iyi kurgulamış, ABD medyasını ve havacılık dünyasını yıllarca meşgul etmiş, olayın simule videosu bile yayınlanmış. E.İnanç)                                                                                                                    

Internette ‘flight 914’ yazıp ararsanız bu konuyla ilgili 16 milyon haber ve video olduğunu göreceksiniz. Aşağıdaki linklerden bu inanılmaz gizemli olayın simule edilmiş videosunu izleyebilirsiniz.

 

Kaynak:

İngilizce Video: https://www.snopes.com/fact-check/flight-914-reappears-37-years/

Türkçe Video:   https://www.youtube.com/watch?v=Cl0-6p_3gRI

Önerdiklerimiz

1968 © Uçak Teknisyenleri Derneği