Mesleğe 1948’de, THY’ye, daha doğrusu o zamanki adıyla Devlet Hava Yolları’na 1952’de girdi. İlk lisans alan grup içindeydi, lisans numarası 12. THY’den iki kere emekli oldu: İlki 1975, ikincisi 1992’de. Uçak teknisyenlerinin yaşayan tarihi Tayyar Baba namıyla tanınan Tayyar Güler’le çok zevkli bir sohbet gerçekleştirdik. Atatürk Hava Limanına gidip, anıları canlandırdık. Genç teknisyenlerle bol kahkahalı sohbetler yapan Tayyar Baba’nın anlattıkları 58 yıl öncesinden günümüzü aydınlatıyor… Tayyar Güler, meslekte özellikle eğitimin önemine dikkat çekiyor.

 

 

 

UTED: Tayyar Baba, öncelikle isminizden başlayalım isterseniz… Tayyar “uçan” demek… Sizin de hayatınız havacılık olmuş. Bu ismi size neden ve nasıl vermişler…

Tayyar Güler: Babam arkadaşlarıyla birlikte o zaman Tayyare Piyangosu denen piyango biletlerinden almış. Beş kişi ortak… Büyük ikramiye bunlara çıkmış. Böylece benim adımı da uğurlu geldim diye Tayyar koymuşlar.

 

UTED: Güzel hikâye… Peki, sizin havacılığa girişiniz nasıl oldu?

Tayyar Güler: Benim amcam inşaatlarda çalışırdı. Erkek sanat enstitüsüne girme nedenim amcamdır. O boyacıydı, bana, sen de demirci olursun, inşaat işleri alırız, dedi. Ben böylece demircilik bölümüne girdim. Eskişehir Erkek Sanat Enstitüsü’nden mezun olacağımız yıl okulun müdürü bizi toplayıp bir konuşma yaptı. Sizin iyi bir fabrikada çalışmanız için görüşmeler yapacağım, dedi. O zaman da bugün gibi işsizlik vardı. Bir yere girip çalışmak önemliydi. Neyse, müdürümüz Tayyare Fabrikası komutanı ile konuşmuş, komutan bir imtihan yaparım, kazananı alırım, demiş. Biz de sınava girdik. Ben kazanarak 18 yaşında Tayyare Fabrikası’nda çalışmaya başladım.

 

UTED: Ne gibi işler yapardınız?

Tayyar Güler: Motor atölyesinde çalıştım. Makineli tüfeklerin mermilerinin pervaneye çarpmasını önleyen bir dişli ayarı vardı. Ben onu yapardım.

 

 

UTED: Peki, askerliğiniz sırasında uçaklardan ayrıldınız mı?

Tayyar Güler: Bilakis, askerliğim sırasında uçaklarla ilgili çok şey öğrendim. Benim askerliğim Kütahya Hava Er Okulu’nda başladı. Buradaki acemi eğitimimden sonra bir imtihan yaptılar. Başarılı olanları da İzmir Gaziemir’de Amerikalıların bir Hava Okulu vardı, oraya gönderdiler. Ben de bu okula gittim. 16 ay boyunca çok iyi bir eğitim gördük. Her gün iki kere sınav yapıyorlardı; bir sabah, bir de akşam… 21 günlük eğitimler vardı. Her 21 günde bir konuda eğitimimiz tamamlanıyordu. Uçağın her kısmıyla ve konuyla ilgili eğitimler aldık: Teknik resim, gövde, pervane, elektrik, motor çalıştırma, hidrolik konularında çok sıkı eğitildik.

 

UTED: Herhalde bu eğitimi o yıllarda başka bir yerde almak mümkün değildi…

Tayyar Güler: Nerde… Mümkün değil. Hatta o okul bizim THY eğitimlerinin de ilham kaynağı olmuştur. O dönemde teknisyenler sanat enstitüsü mezunu bile olmuyordu. Sanayiden adam toplanıyordu. Benim bu eğitimi almış olmam çok farklı bir konumda bulunmamı sağlamıştı. Ben de bundan cesaret alıp üstlerime hep bir eğitim merkezi kurulması gerektiğini, benim bilgime sahip teknisyenlerin ancak böyle yetiştirilebileceğini söylüyordum. Sonuçta, 1960’ların başında, mezun olduğum Gaziemir Hava Okulu’ndan öğretmenler alarak İstanbul’da eğitimlere başlandı ve ilk lisanslar da bu eğitimi bitirenlere verildi.

 

UTED: Sizin lisans numaranız kaç?

Tayyar Güler: 12… Tabii önce öğretmenlere lisans verildi, hemen arkasından benim lisansım geliyordu.

 

UTED: Türk Hava Yolları’nda bilginizle öne çıktığınızı söylediniz. İlk girişiniz nasıl oldu?

Tayyar Güler: O zaman adı Devlet Hava Yolları’ydı. Ben askerden sonra oraya girmek istedim ama çok zor, dediler… Giremezsin, tanıdığın olması lazım, falan dediler. Ben tanıdık bulamadım ama başvurumu da yapmıştım. Bu nedenle imtihana gittim. Mülakat şeklinde yapılıyordu. Alaattin Selçuk isimli bir mühendis vardı, beni imtihan etmeye başladı. Kitaptan sorular sormaya başladı. Flap nedir, gibi sorular soruyor ve ben cevaplıyorum. Tabii askerden de yeni gelmişim, okulu yeni bitirmişim her soruyu cevaplıyorum. Ancak, mühendis birden kitabı sert bir biçimde kapattı ve “ben seni imtihan edemem” dedi. Benim rengim atmış olacak ki, “üzülme sen, benim senin kadar bilgim yok, sen derya gibisin, tam bizim aradığımız elemansın” dedi. Sonra da “zat işlerini” arayıp, “çok iyi bir eleman aldık, tayinini en kısa zamanda gerçekleştirin” dedi. Beni depoya gönderip iaşe verdiler ve “yarın işbaşı yapacaksın” dediler. Ertesi gün de hiç unutmam, Mustafa Kemal Atatürk’ün ölüm günüydü. 10 Kasım 1952 günü anma merasiminden sonra işe başladım ben…

 

UTED: Maceralı bir başlangıç olmuş…

Tayyar Güler: Tabii, kitabı kapatınca çok korkmuştum.

 

UTED: İlk görev yeriniz neresiydi?

Tayyar Güler: Ben Ankara Güvercinlik’te çalışmaya başladım. Bir gün Mühendis Suat Bey benimle görüştü ve bilgili olanları imtihan edeceklerini, başarılı olanları uçuş makinisti yapacaklarını söyledi. O zaman makinist denirdi. Sonra bu imtihana da girip kazanınca ben uçuş makinisti oldum ve uçuşa başladım. DC 3 uçaklarıyla iç hatlarda uçuyordum. Uçakta iki pilot, bir hostes bir de makinist olurdu. Arıza olduğunda müdahale ediyorduk. Altı ay kadar uçtum ben. Ancak bir süre sonra hanım evde uzun süre yalnız kaldığı için korktuğunu söylemeye başladı. Bu durumda ben uçuşu bırakmaya mecbur oldum. Uçuş farkı olarak maaşımdan fazla para alıyor olmama rağmen uçuştan ayrıldım.

 

UTED: Sonra yine aynı göreve mi döndünüz?

Tayyar Güler: Tabii. Ancak Mühendis Suat Bey, benim iş bilgimin farkında olduğu için, “seni burada ezdirmem, posta başı yapacağım” dedi. O zaman ustabaşı yerine posta başı denirdi. 20 – 30 kişilik bir grubu toplayıp, “arkadaşlar, Tayyar Güler arkadaşınız tahsillidir, sanat enstitüsü mezunudur. Üstelik Hava Okulu’ndan diploması vardır. Bundan sonra sizin posta başınız odur. Onu dinleyeceksiniz” dedi. Ben 22 yaşımdayım. Onların aralarında 30 – 40 yaşında adamlar var. “Abi” falan diyerek idare ettik tabii… Güzel bir çalışma ortamı oldu.

 

UTED: Eğitimli olmanızın yararlarını gördünüz herhalde…

Tayyar Güler: Tabii, görmem mi? Eğitim her işin başıdır. Bir şeyi bilmezsen, nasıl doğru yapacaksın? Mesela mesleğin ilk yıllarında başımdan geçen bir olay anlatayım. Bakımlarda uçakların arka bujileri değişiyordu. 14 silindir Pratt and Whitney motorları vardı. Bu motorların arka bujileri zaman haddinden sökülür değişirdi. Sökülürken bujiler kırılıyordu, kesip çıkarmak gerekiyordu. Çok zahmetli bir işti. Bu olayı görünce Havacılık Okulu’nda derslerde söylenenler aklıma geldi. Bujileri söktüğünüz zaman gres sürün, sonra sıkın derlerdi. Hemen Suat Bey’e gidip durumu anlattım. Bize kurslarda öğretilenleri söyleyip, gres sürersek bujiler kırılmaz, dedim. Suat Bey, depoya gidip birlikte bakalım, belki gres de vardır, dedi. Depoda 40 – 50 kutu bulduk. Meğer Amerikalılar kullanılması için göndermiş ama bilinmediği için kimse kullanmıyor ve bütün bujiler kırılıyormuş. Kullanmaya başladıktan sonra hiç buji kırılmadı…

 

 

TAYYAR GÜLER

1930 yılında Kayseri’de doğdu. Kayseri Büyükbürüngüz köyü ilkokulu sonrası orta öğrenimine Kayseri’de devam etti. Kayseri Erkek Sanat Enstitüsü Demircilik bölümünde okurken, Devlet Demiryolları’nda çalışan babasının tayini sonucu ailesiyle Eskişehir’e geldi. Türkiye’de havacılığın geliştiği iki şehirde çocukluk ve gençliği geçen Tayyar Güler, Eskişehir Erkek Sanat Enstitüsü’nden mezun olduktan sonra 1948 yılında Eskişehir Tayyare Fabrikası’nda çalışmaya başladı. Askerliği sırasında, Kütahya Hava Er Okulu’ndaki acemi eğitimi sonrası girdiği sınavda başarılı olunca İzmir Gaziemir 2-747 Hava Okulu’na gönderildi. Amerikalılar tarafından eğitim verilen okulu, 16 ay sonunda üstün başarıyla tamamladığı için askerliğini Eskişehir’de tamamladı. Askerliği sonrası girdiği Devlet Hava Yolları sınavlarında da başarılı olup, 1952 yılında THY’de çalışmaya başladı. İlk lisans alan grup içinde bulundu. 1975’te emekli oldu. 1977’de geri döndü. İkinci emekliliğini 1992 yılında Revizyon Teknik Kontrol Vardiya Şefi olarak yaşadı. 1992 yılından beri meslektaşlarıyla bağını hiç koparmayan Tayyar Güler, emekli teknisyenlerin düzenlediği her toplantıya katılıyor.

Önerdiklerimiz

1968 © Uçak Teknisyenleri Derneği