‘Gelin tanış olalım,

İşi kolay kılalım,

Sevelim sevilelim,

Dünya kimseye kalmaz.’

 

Bu satırların sahibi ünlü halk ozanı Yunus Emre’nin doğduğu kentte, Eskişehir’deyim bu ay. Eskişehir’in Mihalıççık ilçesine bağlı Sarıköy’de doğduğu ve mezarının da burada bulunduğu söylenen Yunus Emre’nin kenti burası.

 

Çok severim, çok beğenirim, dinlenirim de. İşte tüm bu nedenlerden dolayı da inanın gittiğimin sayısını unuttuğum nadir kentlerden biridir Eskişehir. Türkiye’nin en kalabalık 25. şehri olan kentte iki tane üniversite olması da (Osmangazi ve Anadolu üniversiteleri) kente ayrı bir canlılık getiriyor. Eskişehir’e İstanbul’dan yaklaşık 3,5 saatte özel aracınızla ulaşabiliyorsunuz.

 width=

Şehrin kalbi, can damarı Porsuk çayı... Sakarya nehrinin en uzun kolu olan Porsuk çayı, tam da Eskişehir’in ortasından geçiyor. Eskişehir’in en eski yerleşim noktası ise Odunpazarı. Ben de sizlere burayı anlatmak istiyorum. Çünkü Odunpazarı Eskişehir’in ilk yerleşim yerini oluşturuyor. Eski zamanlarda köylüler dağlardan getirdikleri odunları şimdi ‘Yediler Parkı’ denilen meydanda satıyorlarmış. O nedenle buraya Odunpazarı adı verilmiş. Otelim de burada olduğu için daha çok bu bölgeyi gezme imkânım olduğunu belirteyim. Oldukça turistik olan bu bölge birçok önemli yeri içinde barındırıyor: Tarihi Odunpazarı evleri, Kurşunlu Camii, Atlıhan El Sanatları çarşısı, Çağdaş Cam Sanatları Müzesi, Balmumu Müzesi, Kurtuluş Müzesi sayılabilir.

 

Kurşunlu Camii ve külliyesi en etkileyici yerlerden birisi... Yapım tarihi 1525. Külliyenin içinde hem Lületaşı Müzesi hem de El Sanatları çarşısı yer alıyor. Lületaşının dünyada en çok bulunduğu yer Eskişehir olduğu için bir de müze yapmışlar. Özellikle pipo, ağızlık, biblo, tespih ve takı yapımında lüle taşı kullanıyorlar.

 width=

Odunpazarı’nda beni çok etkileyen yerlerden birisi de Atlıhan El sanatları çarşısı oldu. İki katlı olan çarşı birçok hediyelik eşya dükkânını barındırıyor. Yapımı hayli eski, 1850 yılına dayanıyor. Hem insan hem de hayvanların konaklamaları için yapılmış bir mekân burası. Ortasında da geniş bir avlu mevcut… Çarşıda bir de çay ocağının olması ise halkın burayı toplantı amaçlı kullanmalarına neden oluyor. Dolayısı ile de burası siyasi ve sosyal gündemin oluştuğu bir yer olmuş. 2006 yılında restorasyon ile yenilenen çarşı gerçekten çok güzel.

 width=

Gelelim ünlü Balmumu Müzesine. Gerçekten burası adeta kentle özdeşleşmiş bir mekân. Birçok ünlü kişinin balmumundan yapılmış heykelleri sergileniyor burada. Müzede fotoğraf çekimine izin vermiyorlar. Ancak çok zengin bir müze burası… Mutlaka görülmeli.

Odunpazarı’nda konakladığım otelimin karşısında Çağdaş Cam Sanatları Müzesi yer alıyordu. Müze Aralık 2007’de hizmete girmiş ve Türkiye’nin ilk cam sanatları müzesi olarak anılıyor.

 

En yeni müzesi ise, 29 Ekim 2016’da açılmış olan Kurtuluş Müzesi. İnönü Savaşları sırasında İsmet İnönü’nün kaldığı ve Odunpazarı semtindeki Mestanoğlu Hali Evi, yeniden restore edilerek Eskişehir Kurtuluş Müzesi olarak düzenlenmiş. Giriş katının çocuklara ayrıldığı müzede, üst katta karikatürlerle ve gazetelerle Milli Mücadelenin anlatıldığı odalar bulunuyor. Ayrıca Strateji ve Gösterim odaları da bu katta yer alıyor. Ve burada İnönü savaşları ve kurtuluş savaşı anlatılıyor.

Odun pazarı Evlerine gelince, bunlar çok tarihi ve hepsi Osmanlı döneminden kalma evler. Ancak o kadar güzel restore edilmiş ki, adeta bir tiyatro dekoru gibi pırıl pırıl, kusursuz ve dimdik ayakta sizi karşılıyor. Gerçekten de baktığınızda burada muazzam bir tarih yatıyor. Evler Unesco dünya mirası listesinde yer alıyor. Dar sokaklar ve bitişik nizamda yapılmış olan bu evler, bir, iki, ya da en fazla üç katlı olarak yapılmış.

 width=

İki tane parkı var Eskişehir’in Kent Park ve Şelale Parkı. Şelale Parkı Odunpazarı bölgesinin üst kısmında yer alıyor. Burası Eskişehir’i biraz yüksekten izlemek isteyenler için ideal. Parkta yapay bir de şelale bulunuyor. Ayrıca hemen belirteyim burada yer alan kafe ve restoranlar da çok güzel.

Kent park ise, Avrupa parkları ile yarışacak nitelikte bir yer. Eskişehir otobüs terminalinin tam karşısında yer alan parkın içinde bir göl bulunuyor. Yazın yapay plaj haline getirilen yer Türkiye’de bir ilk… 300 bin metrekarelik bir alanda bulunan parkta ayrıca yüzme havuzları, restoran ve kafeler de bulunuyor. Burada ünlü çi börekten yemeden geçmek olmazdı. Ben de bu nefis böreğin tadına baktım. Aslında bir Kırım-Tatar böreği olan çi börek gerçekten nefis bir lezzete sahip. Ayrıca ünlü Met helvası, haşhaşlı ekmeği ve nefis Kalabak suyu ile de Eskişehir kendine özgü nefis lezzetlere sahip.

 width=

Ve işte yazımın sonu, gezdim gördüm ve sizlerle gördüklerimi paylaşmaya çalıştım. Bir de yediklerim var. Onları da paylaşmaya çalıştım. İşte bundan sonra yapılacak şey ise, artık, sizin de benim dolaştığım bu güzelim kenti keşfe çıkmanız. Eskişehir, gerçekten dolu dolu bir şehir... Yaşanası bir şehir… Hareketli sokakları, üniversite kenti olmanın getirdiği çok genç ve canlı nüfusu ile Eskişehir, mutlaka görmeniz gereken kentlerin başında geliyor. İnanın buraya bir kez geldikten sonra tekrar gelmeyi isteyeceksiniz. Aynı benim yaptığım gibi.

Önerdiklerimiz

1968 © Uçak Teknisyenleri Derneği