Eskişehir Tayyare Fabrikası 1930 ve Tayyare Mühendisi
Selahattin Alan
Sevgili UTED dergisi okurları daha önceki sayılarımızda TOMTAŞ ve Kayseri Tayyare
Fabrikalarını yazmıştım. Bu sayımızda ise TOMTAŞ-Tayyare Onarım ve Motor Türk Anonim Şirketi döneminde kurulan diğer bir fabrika olan Eskişehir Tayyare Fabrikası’nın kuruluşunu okuyacaksınız.
Birinci Dünya savaşı süresince uçak endüstrimizin olmayışı büyük sıkıntılara sebep olmuştu. Kurtuluş savaşımızda bu noksanlık ve çaresizlik ümitsiz durumlar yaratmıştır. Bugün dahi uçak ve uzay endüstrimizin teknolojisi gelişmiş ülkeler seviyesinde olmayışı bizi büyük sıkıntılara sokmakta, ülkemizin eğitimin, sağlık, bilim gelişmelerine harcayacağımız paraları savunma sanayimiz için harcamaktayız. Genç Türkiye Cumhuriyetinin büyük önderi Mustafa
Kemal ATATÜRK savunma sanayi konusunda en ileri teknolojiyi temsil eden havacılık sanayinin kurulması için direktif vermiş ve gerekli kanunların TBMM çıkmasına liderlik etmiştir. Havacılık sanayinin temeli oluşturan unsurlar ham madde, makine tezgâhları, gerekli alan ve teçhizattır. Fakat en önemlisi yetişmiş uçak araştırma-geliştirme, tasarım, imalat, montaj mühendisleri ile yetenekli teknisyenleridir. İstenildiği zaman teçhizat ve donanımı para ile satın alabilirsiniz fakat bilgili-tecrübeli değerlerin yetişmesi uzun zaman alır dolayısı
ile tecrübeyi satın almanız mümkün değildir. Bunun içindir ki İstiklal savaşını görmüş devlet idarecileri hava sanayinin kurulmasında yetişmiş personelin önemini kavrayarak eğitim için yurtdışına birçok mühendis ve teknisyen göndermiştir. 1925 yılında Hava Müsteşarlığı tarafından Tomtaş projesi kapsamında seçilen Yzb. Mazlum Keysük, Hamdi, Rakım ve Sabri mühendislik eğitimine, teknisyen Suphi Çidam, Haldun Rızatepe, Arif, Rasih, Sıtkı, Zaki Ethem, Kamil Şeref ile toplamda 18 teknisyen Almanya’ya eğitime gönderilmişlerdir. Daha sonraki yıllarda Türk Tayyare cemiyeti tarafından belirlenen 5 aday Fransa’ya mühendislik eğitimine
gönderilmiştir. Buradaki esas amaç hava sanayisinin kurulması için gerekli bilgi ve tecrübeli personeli yetiştirmek ve daha sonra kendi ayakları üzerinde durmaktır. Bu nedenle 1925 yılında Uçak Fabrikası kurulması kararı alınırken 1926 yılında ise Yeşilköy’de Tayyare Makinist Mektebi kurulmuş ve gerekli teknik eleman ihtiyacını sağlaması planlanmıştır. Yine 1926 yılında Kayseri Tayyare Fabrikası ile birlikte Kayseri Tayyare Makinist mektebinin açılması hiçte tesadüf değildir. Aynı tarihlerde İstanbul’da Yüksek Mühendis Mektebi (İTÜ) bulunmakta memleketin mühendis ihtiyacını karşılamaktadır.
İlk Uçak Fabrikalarımızı kuran TOMTAŞ – Tayyare Onarım ve Motor Türk Anonim Şirketi olarak 7 Eylül 1925 yılında % 51 hissesi Milli Müdafaa Vekaleti ve % 49 hissesi Alman Uçak üreticisi Junkers Flugzeugwerke A.G firmasının olmak üzere merkezi Ankara da bir Anonim şirket olarak kurulmuştur. Başına Refik Koraltan getirilmiştir. Almanya’nın Hamburg limanından İskenderun’a getirilen malzemeler zor şartlar altında Kayseri’ye taşınarak hangarlar inşa edilmiş, makine ve tezgahlar ile elektrik santralı kurulmuştur. Personelin bir
kısmı Almanya’ya eğitim için gönderilmiş, eş zamanlı olarak Kayseri Makinist Mektebi kurularak eğitimlere başlanmıştır. Bu teşebbüs çerçevesinde, Kayseri ve Eskişehir’de iki uçak fabrikası kurulması planlanmıştır. 1926 yılında şirketin kuruluş sözleşmesi gereği Eskişehir Tayyare Tamir Fabrikası da inşa edilmiştir. Kayseri uçak imalatını yapmak, Eskişehir ise yapılan uçakların bakım ve onarım yapma maksatlı olarak kurulmuş ve hizmet vermiştir.
İlk Uçak Fabrikalarımızı kuran Tayyare Onarım ve Motor Türk Anonim Şirketi,‘TOMTAŞ’ döneminde Kayseri’de imal edilecek olan uçakların bakım ne onarım amacı ile Eskişehir Tayyare Tamir Fabrikası’nı 1926 yılında kurulur ve hizmete açılır. Tesisler halen 1.Hava İkmal Bakım Merkezi olarak hizmet vermektedir.
1930 yılında Fransa’da tahsilini tamamlayan ilk uçak mühendislerimiz yurda dönmeye başlamışlardır. Bunların içinde uçak gövde yapısı ile en çok ilgilenen Selahattin Reşit Alan göze çarpmakta idi. Selahattin Reşit Alan, 1930 yılında Milli Müdafaa Vekâleti (Milli Savunma Bakanlığı) adına Eskişehir Tayyare Fabrikası’nda işe başlamıştır. Ancak o zamanki kadrolarda uçak gövde teknisyenlerine, aerodinamikçilere, statikçilere, uçak ressamlarına, imalat metot
mühendislerine yer verilmemiştir. Gerekli Aerodinamik vasıfları test edecek rüzgâr tüneli yoktur. Milli savunma bakanlığı yurt içinde yapılacak yerli tip uçağın ne tip hizmet yapacağını da tespit edememişti. Selahattin Reşit Alan sadece Türkiye’de uçak yapabileceğini ispatlamak için ortaya atıldı. Fransa’da mühendislik eğitimi esnasında Amatör Pilot brövesine de sahip olan Selahattin Reşit Alan Eskişehir Tayyare Tamir Fabrikasında görevli bulunduğu sırada
kendi inisiyatifi ile MMV-I (Milli Müdafaa Vekâleti–1) kodu ile Eğitim ve Keşif uçağı projesini hazırladı. Uçak Tamir Fabrikası marangoz atölyesi usta başlarından Mehmet ile birlikte küçük bir imalat ekibi kurup prototip imalatına başlamıştır.
Selahattin Reşit Alan 1932 yılı Ekim ayında Prototip yapımını tamamladı. Prat&Whitney Motorunu ve pervanesi ABD’den getirtmiş, diğer tüm aksamını yerli olarak Kayseri ve Eskişehir Uçak Tamir fabrikasında imal ettirmiştir. Çok zor şartlarda uçağını tamamlayan Selahattin Alan, 1932 yılı Ekim ayı sonlarında test uçunu başarı ile yapmıştır. Fakat o zaman ki Milli Müdafaa Vekâleti MMV-I uçağı ile ilgilenmemiştir.
MMV-1 Tayyaresi 1931 - 1932 yıllarında Selâhattin Reşit ALAN tarafından tasarlanıp imal edilmiştir. Çift kanatlı, iki kişilik, tek motorludur. Motor sehpası dural boru, gövde aksamı çelik boru ile güçlendirilmiş olup, üstüne ahşap konstrüksiyon (gövde yapısı) ve bez kaplama olarak imal edilmiştir.
Uçağın uzunluğu 7.4 Metre, kanat uzunluğu 15 metre, kanat genişliği 1.5 metre’dir. Motoru 2000 devirde 300 HP gücündeki Prat&Whitney ve Hamilton Fabrikasından çelik pervanesi ABD’den satın alınmıştır. Sürati 200 km/h ve 2,5 saat havada kalabilecek şekilde dizayn edilmiştir. 1932 Ekim ayında deneme uçuşlarını başarı ile sonuçlandırmıştır.
Selehattin Alan, kendi tasarladığı Milli Müdafaa Vekaleti–1, “MMV–1” uçak prototipini, marangoz atölyesinde imal etmiştir. Ne yazık ki Milli Müdafaa Vekaleti’nden gerekli ilgi ve desteği göremediğinden projesi protip aşamasında kalmıştır. Bunun üzerine Selahattin Bey Eskişehir Tayyare fabrikasından istifa ederek ayrılmak zorunda kalmıştır. Bunun üzerine Selahattin Alan, 1935 yılında Nuri Demirağ ile anlaşır ve Nuri Demirağ Uçak Fabrikalarında çalışmaya başlar. Projelerini burada geliştirir. NuD-36 ve NuD-38 Uçaklarının tasarımlarını ve imalatlarını gerçekleştirir. 1938 yılında kendi yaptığı NuD-36 uçağı ile İnönü
meydanına inişte hendeği görmeyerek pilotaj hatası yapar ve uçak kabotaj olur Selahattin Reşit hayatını kaybeder.
Bu büyük kayıp Türk havacılık sanayi için çok talihsiz bir durumdur. Eğer Selehattin bey hayatını kaybetmemiş olsaydı, Nuri Demirağ Uçak Fabrikaları kapanmak zorunda kalmayabilirdi. Çünkü yaptığı uçaklarda başarılı olmuştur. 1936 yılında NuD.36 kodu yaptığı uçakları hiçbir kırım olmadan tam 16000 saat uçmuş ve 290 pilot yetiştirmiştir. Bu uçaklarda pilot olarak yetişen ve sonradan hocalık yapan Uçak Y.Mühendisi Mehmet Kum’un ifadesine göre o zamanda yapılan uçaklara göre “mükemmel” niteliktedir çünkü hiçbir kırımımız olmadı demiştir.
Vecihi Hürkuş, kitabında Selehattin Reşit Alan’dan bahsetmiş kendisinin çok iyi bir mühendis ve çok iyi bir kişilik olduğunu yazmıştır. Selahattin beyin kaybından çok büyük üzüntü duyduğunu eğer yaşamış olsaydı Türk havacılığını farklı noktalar getirebileceğine inandığını
ifade etmiştir. Vecihi, Selahattin beyin amatör pilot sertifikasının tecrübe pilotluğu için yetersiz olduğunu, tecrübe pilotunun uçuş saatinin çok fazla olması gerektiğini de kitabında belirtmiştir.
Hava sanayindeki eksikliği bizzat yaşayan büyük önder Mustafa Kemal Atatürk, savunma ve harp sanayi konusundaki son teknolojiyi temsil eden havacılık sanayinin kurulmasını devamlı desteklemiştir. Bu nedenle Cumhurbaşkanlığı döneminde birçok mühendisin ve teknisyenin yurtdışında eğitim almalarını bizzat onaylamıştır. Daha sonra bu Uçak Fabrikalarının ve okulların Türkiye’de kurulmasını sağlamıştır. 1 Kasım 1937 yılı TBMM açılış konuşmasında açıkça Hava sanayinin ne kadar önemli olduğunu ifade etmiş ve bu konuda Türk mühendis ve teknisyeninin yetişmiş olduğunun farkında olduğunu şöyle ifade etmiştir; Hava Kuvvetlerimiz
için yapılmış olan üç yıllık program, büyük milletimizin yakın ve şuurlu alakasıyla, şimdiden başarılmış sayılabilir.
“Bundan sonrası için bütün tayyarelerimizin ve motörlerinin memleketimizde yapılması ve harp sanayimizin de bu esasa göre inkişaf ettirilmesi iktiza eder.’’
Bu konuşması ile Atatürk’ün ilk etapta Tomtaş Kayseri ve Eskişehir Tayyare fabrikalarının kurulmasını sağlamış olduğunu ve sonraki yıllarda ise Etimesgut Uçak Fabrikası ile Gazi Uçak Motor Fabrikasının kurulmasını işaret ettiğini açıkça anlıyoruz.
Türkiye 1923- 38 arasında yani Atatürk döneminde her konuda müthiş bir ilerlemeler kaydetmiştir. Bu konuyu incelediğimizde eğitim, sağlık, sanayi, ulaşım, ekonomi gibi tüm alanlarda görmekteyiz. Mesela bu dönemden sadece bir iki örnek verecek olursak, 3700 km. demiryolu, şeker fabrikaları, Etibank maden ocakları, Sümerbank kumaş endüstrisi kurulmuştur. Üstelik savaştan çıkan bir ülke sıfır borçlu ve Osmanlı borçlarını da ödenmiştir. En önemlisi ise, bu dönemde insanların görüş ve düşüncelerinin değişmiş olmasıdır.
Türkiye’nin çağdaş bilim çağına geçmiş olmasıdır. Kendine güvenen insan topluluğu oluşmaya başlamasıdır. İşte bu sayımızda işlediğimiz Selahattin Reşit Alan tıpkı Vecihi Hürkuş, Nuri Demirağ, Ali Yıldız, Bedriye Tahir Gökmen, Sabiha Gökçen, Eribe Hürkuş gibi cesaretli ve bilgili kendine güvenen insanlarımızın yetişmeye başlamış olmasıdır. İşte Selahattin Alan 1932 ve 1936 yıllarında yaptığı uçaklar ile bunu ispatlamıştır. Selahattin Reşit Alan ile Nuri Demirağ uçak fabrikalarının dönemi Atatürk’ün buhranlı yani devlet işlerine bakamadığı ve Atatürk’ü kaybettiğimiz döneme gelir. Mustafa Kemal’ini çok erken ve dünyanın krizli yıllarında kaybeden Türkiye, tam bağımsız yapısından ödün vererek alınan yanlış politik kararlar neticesinde 1950 yılında, büyük çabalarla yaptığı uçak fabrikası
tesislerini kapatacak bilgili ve tecrübeli insan gücünü de dağıtacaktır. Çünkü ondan sonra gelen liderlerin ekonomik ve yönetim bakımından tam bağımsız yapının ne demek olduğunu anlayamadıklarını ve Atatürk’ün açtığı yolu izlemediklerini görmekteyiz. Bu nedenledir ki hala dışardan teknoloji satın almak zorunda kalmışızdır.
Oysa Atatürk teknolojiyi satın almak yerine, yurtdışına öğrenciler göndererek teknoloji ve dolayısı ile sanayii kendi ülkesinde üretmiştir. Maalesef öğrencilerin yurtdışına gitmeleri ise adeta kötü bir alışkanlık ve özenti olarak kalmıştır.
Bugün bize düşen görev, bilinçli hareket ederek bağımsız hava sanayimizi yaşatmak, en üst seviyede kendi uzay ve havacılık teknolojimizi üreterek, egemen ürünler yapma zorunluluğu değil midir?
Not: Eskişehir Tayyare Fabrikası hakkında daha geniş bilgiyi “Mustafa Kemal’in Uçakları” Türkiye’nin Uçak İmalat Tarihi (1923-2012) İş Bankası Kültür Yayınları kitabımda bulabilirsiniz.