8 bin 500 yıllık bir tarihi geçmişe sahip, tarih, kültür ve sağlık merkezi Bergama; UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde 999’uncu miras olarak yer alan bir açıkhava müzesi olarak dikkat çekiyor.
Ege Bölgesi’nin kuzeybatısında yer alan Bergama, deniz kıyısına 30 km uzaklıkta ve adeta bir açıkhava müzesi. Çok görkemli ve bir o kadar da tarih yüklü bir belde burası. İstanbul’dan araba ile gittiğim Bergama’ya yaklaşık 6 saatte varıyorsunuz. Kentin İzmir’e olan mesafesi ise 100 km. Burası tarih yüklü olmakla birlikte aynı zamanda bir kültür ve sağlık merkezi durumunda da. Bergama’nın kuzeyinde bulunan, ormanlarla kaplı Kozak Dağı ve yaylası burada yer alıyor. Güneyi ise ovalık.
Bakırçay Irmağı’nın doğu-batı yönünde uzandığı graben vadisinin kıyısında yer alıyor.
8 bin 500 yıllık bir tarihi geçmişe sahip olan Bergama; İyon, Helen, Roma ve Bizans uygarlıklarına ev sahipliği yapmıştır. Burası tarih, kültür ve sağlık merkezidir derken, özellikle antik dönemin önemli bir sağlık merkezi olan Asklepeion, Bergama’da bulunuyor. Tarih boyunca birçok ilkin yeri burası: İlk parşömen, ilk doğal tedavi, dünyanın en dik amfi tiyatrosu. Bunların hepsi Bergama’da yer alıyor.
Pergamon’un başkenti…
Bergama, eski dönemde Pergamon Krallığı’nın başkenti idi. Antik dönemdeki adı da Pergamon olan Bergama, MÖ 282-133 yılları arasında krallığın başkenti olmuştur.
Bergama antik kentinde iki önemli yer bulunmaktadır: Akrapol ve Asklepion.
Akrapol; kral sarayları, tiyatro, Athena Tapınağı, Zeus Sunağı, Hadriyan Tapınağı, Trajon Tapınağı ve gymnasiumlar, yukarı ve aşağı angorayı içeren bölgedir. Akropole’e ya kendi aracınızla ya da teleferik ile çıkıyorsunuz.
Asklepion ise, kütüphane, gezinti yolu, uyku odası, tiyatro, su ve çamur banyolarını kapsar. Asklepion, dünyada ilk psikoterapiyi yapan, ilk tedavi amaçlı uyuşturucu (anestezi niyetine) kullanan ve ilk kamu sağlığı politikaları üreten bir kurum olarak tarihe geçmiştir.
Tarih dolu bir müze
Bergama’ya girer girmez sizi tarih yüklü bir müze olan Bergama Müzesi karşılar. Ben de önce buraya uğradım. Burası hem arkeoloji hem de etnografya müzesi olarak yapılmış bir müze. Ünlü Zeus Sunağı’nın maketi (aslı Berlin’de bulunuyor) burada sergileniyor. Ayrıca dünyaca ünlü Bergama halı ve kilim sergileri de oldukça etkileyici.
Bergama kenti 2011 yılında UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde 999’uncu miras olarak yerini almıştır.
Ayrıca burada sayabileceğimiz, Çukur Han, Küplü Hamam, Kurşunlu Camii, Ulu Camii, Tabaklar Hamamı, Hacı Hekim Hamamı, Allisnoi Antik Kenti (şehir merkezine 18 km uzaklıkta) mutlaka görülmesi gereken yerler.
Bergama’nın mutfağı da ünlü. En meşhur yiyecekleri bir tür zeytinyağlı patlıcan kızartması olan çığırtma. Odun ateşinde pişirdikleri patlıcanların lezzeti bir harika. Ayrıca köftesi, nohut böreği de (sabah kahvaltısında yiyorlar) oldukça meşhur.
Şehrin merkezinde Osmanlılar zamanından kalma, çarşı anlamına gelen bir de arasta mevcut. Burada kahve, çay ya da soğuk meşrubat içip dinlenebiliyorsunuz.
Bu ay Bergama’yı gezdim, gördüm. Kendisi belki küçücük ama tarih ve kültür bakımından, kocaman olan bu güzelim kentten birçok şey öğrendim.
Filozof Plinus’un bir sözü var, diyor ki; “Bergama, Küçük Asya’daki en görkemli kenttir.” Gerçekten de, gidin, görün bu muhteşem, adeta bir açık hava müzesi olan kenti çok beğeneceksiniz ve siz de çok etkileneceksiniz... Eminim.