Yıllar önce idi. Öğrencilik yıllarımda gittiğim ve çok etkilendiğim bir kentti Efes. Yıllar sonra yolum yine Efes’e düştü işte. İzmir’in Selçuk ilçesi sınırlarında yer alan ve cilalı taş devrine kadar kuruluşu uzanan o etkileyici ve gizemli ve de tarih yüklü Efes’e…
Tarih desen fazlasıyla, gizem desen her köşede, efsane desen efsane, her şey ama her şey var burada.
Önce kentin kuruluşuna bakalım. Hadrianus tapınağının girişinde Efes’in 3 bin yıllık kuruluş efsanesi şu sözlerle anlatılmıştır: “Atina Kralı Kodros’un cesur oğlu Androklus Ege’nin karşı yakasını keşfetmek ister. Önce, Delfi kentindeki Apollon tapınağının kâhinlerine danışır. Kâhinler ona balık ve domuzun işaret ettiği yerde bir kent kuracağını söyler. Androklos bu sözlerin anlamını düşünürken Ege’nin lacivert sularına yelken açar. Kaystros (Küçük Menderes) nehrinin ağzındaki körfeze geldiklerinde karaya çıkmaya karar verirler. Ateş yakarak tuttukları balıkları pişirirlerken çalıların arasından çıkan bir yaban domuzu, balığı kaparak kaçar. İşte kehanet gerçekleşmiştir. Ve burada bir kent kurmaya karar verirler.”
İ.Ö. 1050 yıllarında Yunanistan’dan gelen göçmenlerin yaşadığı bir liman kenti imiş Efes. İ.Ö. 560 yılında Artemis Tapınağı çevresine taşınmış. Bugün gezdiğimiz Efes ise, Büyük İskender’in generallerinden Lysimakhos tarafından İ.Ö. 300 yıllarında kurulmuştur.
Helenistik ve Roma dönemleri Efes’in en görkemli dönemleri olmuştur. Roma imparatoru Agustus zamanında Asya eyaletinin başkenti olmuştur. Bu dönemde her yer anıtsal yapılarla donatılmıştır.
M.S. 4. yüzyılda Efes’te limanın dolması ile ticaret gerilemiştir. Liman alüvyonlarla dolunca da denizden uzaklaşmıştır. Bizans döneminde ise ilk kez kurulduğu Selçuk’taki Ayasuluk tepesine gelir. 1330 yılında ise Türkler tarafından alınır. Görüyoruz ki Efes geçmişte önemli bir liman kenti ve ticaret merkezi durumunda imiş. Günümüzde ise bir açık hava müzesi... Kente son derecede güzel ve yemyeşil bir yoldan giriliyor. İki tarafı ağaçlı olan bu yol sizi Efes harabelerine götürüyor. Bence bu kentte 3 tane görkemli yapı var. Efes Antik Tiyatrosu, Efes Celsus Kütüphanesi ve Artemis Tapınağı.
Efes Antik kentine girince solda ve kentin en üst tarafında yer alan antik tiyatro için bir tek şey diyebilirim: Muhteşem... İmparator Cladius döneminde inşa edilmeye başlanan bu tiyatronun inşası M.S. 98-117 yıllarında bitmiş. 25.000 kişilik bir kapasitesi olan tiyatro Antik çağın en büyük tiyatrosu. Burada sadece tiyatro değil, Gladyatör oyunları da oynanırmış. Ayrıca burası Efes halkının buluşma yeri yani halk meclisi imiş.
İkinci görkemli yapı olan Celsus Kütüphanesi ise harabelerin içinde yer alan ve Roma dönemine ait halen ayakta duran çok etkileyici bir yapı. Romalı Mimar Vitruoya’nın eseri olan kütüphane M.S. 135 yılında Efes valisi olan Julius Celsus’un vefat etmesinin ardından oğlu Julius Agiula tarafından babasına yaptırılmıştır. Aslında Celsus’un mezarı da kütüphanenin batı duvarının altında kalmaktadır. Burası hem kütüphane hem de anıt mezar olarak kullanılmıştır. Yüksekliği 15 metre olan kütüphane iki kez restore edilmiştir.
Üçüncü olarak sözünü ettiğim Artemis Tapınağından günümüze aslında pek bir şey kalmamıştır. Ancak bu tapınağın iki heykeli Selçuk Müzesinde bulunmaktadır. Efes’teki Artemis Tapınağından şu anda sadece tek bir sütun yer almaktadır. Tapınak dünyanın 7 harikasından biri olup Lydia Kralı Kroisos tarafından Bereket Tanrıçası Artemis için 120 yılda inşa edilmiştir.
12 İyon kentinden biri olan Efes’i gezerken hep düşündüm. Oturduğum, gördüğüm, dokunduğum her objede tarih yatıyordu. Ve öğrendim ki, İ.Ö. 6. yüzyılda Herakleitos, Artemidoros (rüya yorumcusu) Callinos (ünlü bir şair), Soranos (hekim) hep burada yaşamışlar. Ayrılırken o güzelim Efes’e bir kez daha baktım. Geçmişi ardımda bırakıp Selçuk’a doğru giderken dilimde şu vardı. Gezdiğim, gördüğüm tüm antik kentlerin içinde en görkemlisi, en ayakta kalanı ve en büyüğü Efes’tir. Mutlaka gidin. İzmir’den yaklaşık 1 saatte ulaşabileceğiniz bu güzelim kentte tarihin derinliklerinde kaybolup gideceksiniz.