UTED: Mesleğe nasıl başladınız?
Kadir Ural: Ben, 1935’te Rize Ardeşen’de doğdum.
1949 yılında da İstanbul’a geldik. Tophane Erkek
Sanat Enstitüsü Motor Şubesi’nden mezun oldum
ve sonrasında askerlik ve birkaç iş deneyimim oldu.
Ben Yedikule Devlet Demir Yolları Motorlu Tren
Deposu’nda çalışırken, okuldan bazı arkadaşlarım
Türk Hava Yolları’ndaydı. Bir gün arkadaşları
ziyarete gelmiştim. O günlerde DC-3’te yaşanan
bir iş kazasıyla bir arkadaş vefat emiş ve bir kişilik
kadro açılmış. Gittiğimde açık kadro olduğunu
öğrenip sınava girdim. Sınava benimle birlikte
15-20 kişi girmişti. Ben kazandım ve çalışmaya
başladım. İhtilalden iki ay önce işe girmiştim. Hatta
ihtilal olduğunda benim vardiyam vardı ve mahsur
kalmıştım.

kadirvural

UTED: O günlerde ilginç bir olay oldu mu?
Kadir Ural: İhtilal olduğu günlerde biz DC-9 eğitimi
alıyorduk. Eski hangarda Dick isimli bir Amerikalı
ders veriyordu. İhtilalden sonra askerler geldi.
Dick, ben askerler arasında ders vermem, dedi. Bu
nedenle biz eğitimi, o zamanlar Gümüşsuyu’nda olan
THY Genel Müdürlüğü’nde tamamladık. Tabii sonra
da, yurt içi ve yurtdışında çeşitli kurs ve eğitimlerden
geçtik.
UTED: Siz 1965’ten 2001’e kadar fiilen havacılık
sektöründe çalışmış bir teknisyen olarak, sektörün,
kurumların ve mesleğin bu süredeki değişimini
nasıl değerlendiriyorsunuz?
Kadir Ural: Biz başladığımızda DC-3 ve Viscount
uçakları vardı. İhtilal olduktan sonra bize Agasi Şen
isimli bir Kurmay Albay, Genel Müdür olarak geldi.

Müthiş bir adamdı. Jetleşme onun döneminde
başladı. Hangara sık sık gelir, bize çeşitli konularda
danışırdı. Hatta Agasi Bey, Bülent Ecevit’in Çalışma
Bakanı olduğu dönemde, THY grevdeyken atanmıştı.
Ankara’dan geldiğinde, Genel Müdürlüğe uğramadan
sendikaya gitmişti. Hemen kontağı kurdu ve sorunu
çözdü. Jetleşme dönemi Agasi Şen ile başladı. Ondan
sonra gelenler de yenileşmeyi sürdürdü. Tabii o
günlerle bu günler kıyaslanamayacak kadar farklı…

 

kadirvural2

 

UTED: Teknisyenlerin çalışma ortamı ve hakları
açısından ne gibi değişiklikler oldu?
Kadir Ural: 1960’ta ilkel bir çalışma hayatımız vardı.
Ne soyunma dolabımız, ne dinlenme odamız, ne
de yemekhanemiz vardı. Bize kumanya dağıtılırdı.
Servis sadece havaalanı ile Bakırköy Meydanı
arasında vardı. Tren ya da otobüsle meydana gelir,
orada servise binerdik. İş elbiselerimiz abadan imal
şayaktı… Hiç rahat değildi ve kaşındırırdı. Tüm bu
olumsuzlukların değişiminde derneğin büyük katkısı
oldu. Yemekhane, servisler, iş elbiseleri, mesai
ücretleri gibi her konuda dernek hakkımızı talep etti
ve sonuçta bu haklar kazanıldı. O zamanlar derneğin
ağırlığı vardı. Belki bugün daha da fazladır. Bir genel
müdür vardı, Ertuğrul Alper isimli bir mühendis…

Pilotları bekletir, bizimle görüşürdü. Hatta
pilotlar bozulurlardı, bizim randevumuz var, niye
bekletiyorsunuz, diye… Değer veriyordu bize… Ondan
sonra da Yusuf Bey geldi. O da teknikten gelmeydi ve
bize çok değer verirdi.
Bu arada eğitim de giderek düzeldi ve teknisyen
kalitesi de arttı…
UTED: Derneği nasıl hayatta tutuyordunuz?
Kadir Ural: Maaş günü dolap aralarında arkadaşları
yakalayıp, aidat topluyorduk, 2,5 lira alıyorduk
(gülüyor)… Çünkü o para eve giderse bir daha
almamız mümkün olmuyordu. Dergiyi de tamamen
amatör bir ruhla hazırlayıp çıkarıyorduk. Benim o
zaman bir kaplumbağa Volkswagen’im vardı. Onunla
Cağaloğlu’na gider, dergiyi bastırır, basılan dergileri
arabaya yükler, getirirdim. 1970’lerde çıkardığımız
dergileri okudukça, ne kadar cesurmuşuz, diyorum…
UTED: Her işi kendiniz yapıyormuşsunuz…
Kadir Ural: Tabii… Aslında yokluktan mecbur
kalırdık. Bugün erişim sehpaları ne güzel değil
mi? Bizim o günlerde erişim sehpamız yoktu ve
biz üretirdik. Arızacılık babadan, ağabeyden kalma
sistemle yürürdü. Kitap takip etme diye bir şey
yoktu. O komponenti değiştirir; oldu oldu… Olmazsa
diğerini değiştirirdik. Ama şimdi bilgisayarlar
yardımıyla çok daha doğru bir biçimde çalışılıyor. O
dönemde İngilizce bilgimiz de ya az, ya da hiç yoktu…
Havacılıkta İngilizce şart…

UTED: Erişim sehpalarını nasıl üretirdiniz?
Kadir Ural: Piyasadan profil boru alıp, kaynak
yapar ve üretirdik. Yoktu çünkü… Uçağın şekline
uydururduk. Bu sehpa konusunda Başteknisyen
Hilmi Yüce çok yardımcı olmuştu. Projeyi o çizmişti.
UTED: Uçuş görevine gider miydiniz?
Kadir Ural: Bazen… Bir keresinde Turgut Özal’la
Singapur, Japonya seyahatine gitmiştik. Turgut
Bey, uçağın içinde gezer, herkesle selamlaşır, hal
hatır sorardı. Özal çok zeki bir adamdı. Uçağın
içinde dolaşır ve herkesle sohbet ederken teknik
personelin yanına da geldi. Biz o sırada grevdeydik.
Bize de nasılsınız, ne var ne yok, grev nasıl gidiyor,
gibi sorular sordu. Biz de cevapladık… Bize, sizin
şirketiniz zarar ediyor, dedi. Ben de, “Zarar ediyor
ama yönetimde ben yokum, işçi yok. Dolayısıyla

zararını bizden soramazsınız” dedim. Turgut Bey,
kolumu tutup, hafifçe sıktı ve “Ben senin ne demek
istediğini anladım” dedi ve gitti.
UTED: Gençlere tavsiyeleriniz var mı?
Kadir Ural: Aslında çok şey söylenebilir ama ben tek
bir tavsiyede bulunmak istiyorum: İngilizce öğrensinler
ve iyi öğrensinler. Bizim mesleğin dili bu…
UTED: Ne zaman emekli oldunuz?
Kadir Ural: 1995’te… O zaman yaş sınırı teknik
elemanlar için 60’tı… Beni emekli ettiler ama Genel
Müdürümüz Yusuf Bolayırlı, ben seni başka şekilde
değerlendireceğim, dedi ve Kıbrıs Hava Yolları’nda
çalışmaya başlamamı sağladı. O zaman Kıbrıs Hava
Yolları’nın bakımını Türk Hava Yolları yapıyordu.
Ben Kıbrıs Hava Yolları’nın teknik koordinatörü
olarak Atatürk Havalimanında çalışmaya başladım.
Yani emekli olduğum aynı yerde çalışmaya devam
ettim ama şirketim değişti. Tabii ara sıra Kıbrıs’a
da toplantılar için gidiyordum. 2001’de de 65 yaş
sınırından dolayı oradan emekli oldum. Artık
sen işe yaramazsın dediler (gülüyor)… Şimdi de
emekliyim. Yazın üç ayı memlekette geçiriyorum,
kışları da İstanbul’dayım. Sitemizde emekli teknisyen
arkadaşlar var. Onlarla vakit geçiriyoruz…

Önerdiklerimiz

1968 © Uçak Teknisyenleri Derneği