Thumbnail
  • 01.10.2021

Çağımızın Yeni Problemi :

‘‘Yeme Bağımlılığı’’

 

Beslenme ile doğrudan veya dolaylı şekilde bağlantılı olan çok önemli alt konular bulunmaktadır. Bunlardan biri de çağımızın yeni sağlık problemlerinden biri olan “Yeme bağımlılığı” konusudur. Hem ülkemizde hem de dünya genelinde doğallıktan gittikçe uzaklaşan besinler ve beslenme tarzları, toplumların yeni yeni hastalıklarla tanışmasına yol açmaktadır. Konu, bir açıdan baktığımızda ‘’ bağımlılık ‘’ olunca, işin psikolojik boyutu da oldukça  önem taşımaktadır.

 

Yediğimiz her besin, kendi  bileşimindeki  özel maddeler vasıtasıyla , vücudumuz ve sağlığımız üzerinde aslında bir nevi sihirli etki oluşturur. Çünkü mide içeriği, midedeki  sindirim süresini tamamlayıp bağırsaklara geçtiğinde, buradaki özel hücreler tarafından emilirken bir yandan da hızlıca analiz edilir ve beyine buradan bazı bilgiler iletilir. Doyma sinyali oluşumu da bu yolla meydana gelir ve yeme aktivitesinin sonlandırılması  bu şekilde düzenlenir. Yeme bağımlılığı konusunda yapılan araştırmalarda, yeme bağımlılığının kişide  madde bağımlılığı benzeri özellikler gösterdiği  belirtilmektedir. Kişi  bağımlı olduğu besini alamadığında, madde bağımlılığında olduğu gibi kişide yoksunluk sendromu  gelişmektedir. Yeme bağımlılığı genellikle, aşırı şekerli, aşırı yağlı besinler ve hamur işi çeşitleriyle ilgilidir. Aslında yeme bağımlılığının başlaması, doğal içeriği rafine edilmiş yani doğallıktan uzaklaştırılmış besin benzeri maddelerin vücuda alınması ile gerçekleşmektedir. Sindirim sisteminden hızla emilen ve işlemden geçen bu maddeler, beyin kimyasını değiştirmekte ve bu da davranış değişikliğine yol açmaktadır. 

Yediklerimiz vücudumuzun yapı taşı olan hücrelerimizi etkilediği gibi, bir yandan da vücudumuzda bizimle birlikte sindirim sisteminde yaşayan trilyonlarca bakteriyi yani bağırsak florasını da etkilemektedir. Bağırsaklarımızda yaşayan bakterilerle yeme bağımlılığı  arasındaki ilişkiyi araştıran birçok çalışma bulunmaktadır. Bu araştırmalarda,  kimyasal katkı maddeleriyle dolu, işlenmiş besin benzeri maddelerin bağırsaklardaki flora dengesini bozduğu,  özellikle diyetlerin de floradaki zararlı bakteri ve mayaları arttırarak yeme bağımlılığına zemin hazırladığını göstermektedir.  Bu yönden bakıldığında, çağımızda bileşimi doğallıktan uzaklaşan  besinlerin artık beslenme amacıyla değil, ilaç veya madde bağımlılığında olduğu gibi bir tür madde olarak algılandığı araştırmalarda ifade edilmektedir.

Sıklıkla obezite ve fazla kilo ile birlikte görülen yeme bağımlılığının tedavisinde, doğal besinlere aşamalı bir geçiş ve özel  psikolojik destek programlarının ( Detaylı bilgi için www.emineakin.com ) uygulanması oldukça önemlidir. Bütün bunların yanısıra, bağırsak florasınının uzun süreli bozulması sebebiyle yeme bağımlılığının tedavisinin takipli bir süreçte yapılması da oldukça gereklidir. Bağırsak florasının  dengesindeki bozulmalar, diyabet, hipertansiyon, depresyon vb. kronik hastalıklara da kolayca zemin hazırlamaktadır.

Kısaca özetleyecek olursak, çağımızda  doğallıktan uzak yaşam ve özellikle beslenme tarzı, bir kişide sadece bir hastalığın değil birkaç şikayet ya da hastalığın örneğin- diyabet, yeme bağımlılığı, hipertansiyon, fibromiyalji vb. - eş zamanlı  olarak ortaya çıkmasına sebep olmaktadır. Tedavi sürecine kişinin aktif katılmasıyla beslenme, yaşam alışkanlıkları ve  psiko-sosyal durum konularında  detaylı düzenlemeler yapmak, şikayetlerin ve problemlerin yavaş yavaş ortadan kalmasını sağlayacaktır. Dünya genelinde de artık tedavi süreçlerinde bu şekilde bütünsel bir yaklaşım takip edilmesi yönünde tercihler ve uygulamalar artmaktadır. 

 

Önerdiklerimiz

1968 © Uçak Teknisyenleri Derneği