Bu ay, Bursa iline bağlı bir ilçe olan İznik’teyim. İznik için kullanılan bir deyim var: “Açık hava müzesi.” Burası hem tarihi hem de antik bir kent. Kuruluşu M.Ö. 316’dır. Makedonya Kralı Büyük İskender’in kumandanlarından Antipater’in oğlu Antigonus Monophthalmos tarafından kurulmuş. Kurucusunun isminden dolayı Antigonia denmiştir. M.Ö. 301’de, Makedonya İmparatoru Büyük İskender’in mirasçıları olan General Antigonus ve General Lysimakhos imparatorluğu egemenliklerine almak için savaşmışlar ve sonuçta Lysimakhos galip gelince kente eşinin adı olan Nikaia’yı vermiştir.
Bithynia Kralı Zipoites, M.Ö. 279’da Nikaia’yı ele geçirmiştir. Böylece kent, Bithynia Krallığı’na da başkentlik yapmıştır. Adına sikkeler basılmıştır. Bu nedenle kente "Altın Şehir" de denmiştir.
İznik, dört ana ve on iki tali kapısı bulunan 4.970 metre uzunluğunda bir sur ile çevrilidir. Evliya Çelebi bunu şöyle anlatır: "Göl kıyısında bir düz, geniş, verimli alanda dörtgen şeklinde tuğladan, Şeddad yapısı gibi bir Ferhad yapısıdır. Her tuğlası onar okka olmak üzere kızıl taşa benzer tuğla, horasan, kireç ve cibis ile yapılmış sağlam bir kaledir."
Roma İmparatorluğu, M.S. 476’da Doğu ve Batı olmak üzere ikiye ayrılınca İznik, Doğu Roma İmparatorluğu (Bizans) sınırlarında kalmıştır. Bizanslılar zamanında kiliseler ve su yolları yapılmıştır.
İznik, 1075’te Süleyman Şah tarafından alınmış ve 1080 yılında da Selçuklu Devleti’nin başkenti olmuştur. Adına da İznik denmiştir. İznik, Anadolu’daki ilk Türk başkentidir.
znik, Osmanlı İmparatorluğu’nda Sultan Orhan Bey zamanında, 1326 yılında fethedilmiştir. İstanbul’dan Anadolu’ya uzanan önemli bir kervan yolunun üzerinde bir duraklama ve konaklama merkezi olmuştur.
İznik, birçok bilgin ve şairin yetiştiği bir kültür merkezi olmuştur. Bu nedenle bir diğer adı da "Ulema Yuvası"dır. Osmanlı döneminin ilk camii, medresesi ve imareti İznik’te inşa edilmiştir. Görüldüğü gibi birçok uygarlığın izlerini taşıyan tarih yüklü bir kenttir İznik. Roma, Bizans, Selçuklu ve Osmanlı uygarlıkları kentte bulunuyor.
İznik ile bütünleşmiş bir sanat var: çinicilik. O denli kent ile bütünleşmiş ki, tarihi yapılar üzerinde bile çinilere rastlıyorsunuz. Örneğin, 1373-1391 yılları arasında yapılan İznik Yeşil Camii'nin minaresi çinilerle süslüdür. İstanbul’daki yapılarda kullanılan çiniler bile İznik’ten getirilmiştir. Evliya Çelebi, 17. yüzyılda İznik’e gelmiş ve kentte 300’den fazla çini fırınının bulunduğunu belirtmiştir. Çinilerde daha çok lale, sümbül, karanfil, nar gibi çiçek motifleri kullanılmıştır. Çinilerde, kuş, balık, tavşan gibi hayvan motifleri ve ayrıca gemi motifleri de bulunur. Baskın olarak firuze, yeşil, mavi ve kırmızı renkler kullanılmıştır.
İznik çinicilerinin ürünlerini sergileyip sattıkları Süleyman Paşa Medresesi önemli bir tarihi mekandır. Evliya Çelebi bu medreseyi şöyle tanımlar: "Darül tedrisleri, 7 medresesi var ise de Süleyman Paşa Medresesi hepsinden mükellef olup, darül hadis ve darül kurra-ı mahsusu da vardır."
İznik, eski dönemlere ait yapıların tüm canlılığı ile korunduğu bir kenttir.
Şimdi gelelim kent kadar ünlü İznik Gölü’ne. Marmara Bölgesi’nin en büyük, Türkiye’nin ise beşinci büyük doğal gölüdür. Bir tatlı su gölüdür. Yüzölçümü 298 kilometrekare ve denizden 85 metre yüksekte bulunan İznik Gölü’nün en derin yeri 65 metredir.
Yayın, sazan ve gümüş balığı gölde yetişir. Öte yandan gölde kano ve kürek gibi su sporları yapılmaktadır.
Evliya Çelebi, İznik Gölü’ne ilişkin şu sözleri söylemiştir: "Suyunda, şehir halkının bütün kadınları gölün kenarında çamaşır yıkarlar. Esvapları sabunsuz öyle beyaz olur ki, sanki pamuk gülü gibi olur." Diye açıkladığı göl gerçekten çok temizmiş.
İznik Gölü’nde, göl kıyısının 20 metre açığında ve 2 metre derinlikte 2.000 yıl önce Aziz Neophytos’un adına inşa edilen batık bir bazilika (kilise kalıntısı) bulunmaktadır. Bu anıtsal yapının sulara gömülmesinin hikayesi nedir diye araştırıldığında, 740 yılında yaşanan büyük depremin etkisi ile olduğu düşünülebilir. 740 depremi kentin kıyı çizgisini bile değiştirmiştir. Depremden sonra bir daha kullanılmadığı ve sular altında kaldığı büyük bir olasılıktır.
Biz yine Evliya Çelebi’ye kulak verelim, bakın ne güzel betimleyerek bize kenti gezdiriyor: "Kalenin içinde toplam 18 mahalle… Bin adet kiremit ile örtülü bağlı ve bahçeli, iki katlı bakımlı ve süslü evler ile bezenmiş, şirin imaretler ile süslenmiş Rum çini şehridir."
Yeşil Camii, Ayasofya Camii ve Müzesi, İznik Nilüfer Hatun İmareti, Türk İslam Eserleri Müzesi, İznik Kalesi, başlıca gezilecek önemli tarihi yerlerdir.
Sakin, dingin, tarih, doğa ve gölün mükemmel birlikteliğine tanıklık eden bir cennet belde İznik. İstanbul’a yakın oluşu (2 saat) ve günübirlik gidilebilmesi de ayrı bir avantaj.
İznik’i mutlaka görün çünkü çok beğeneceksiniz.