Ülkemizde havacılık sektörünün gelir düzeyinin yüksek olduğu bilinir. Gençlerimiz de bu ve diğer destekleyici nedenlerden dolayı havacı olmak için sektörümüzü tercih ediyorlar. Refah içinde yaşamak hepimizin hakkı.
Ücret ile ilgili alanda ise belirleyici olan Türk Hava Yolları ve ona bağlı iştirak şirketlerindeki ücret politikaları. Bilindiği üzere havacılık alanında yalnızca THY ve iştirak şirketlerinde toplu sözleşme yapılmakta ve diğer kuruluşlar da bu sözleşmelerin sonuçlarına göre ücret politikalarını belirlemektedir.
Çalışma hayatım boyunca hükümetlerimizin ücret politikalarına göre TİS süreçlerinin de etkilendiğine tanıklık ettim. Hayallerinin peşinden koşan gençlerimizin havacılık sektörünü tercih etmesinde sektörün refah seviyesinin yüksek olduğu algısı da en önemli etkenlerden birisi.
Aslında, bu algı 1997 yılında rahmetli Prof. Dr. Necmettin Erbakan Hocanın Başbakanlığını yaptığı “Refah-Yol” hükümeti ile yapılan ve “eşelmobil” olarak adlandırılan ücret politikası ile oluştu. Her ay enflasyon oranında zam alınıyor ve alım gücümüzün sürekliliği sağlanıyordu. 28 Şubat süreci ile refah düzeyimizin gelişiminin de önü kesilmişti.
Rahmetli Prof. Dr. Necmettin Erbakan Hocanın oluşturduğu ve gençlerimizin de bu sektörü seçmesine neden olan refah düzeyi, uçak bakım alanında hayata geçirilen ücret politikaları ile yerle bir edilmiştir.
Çalışma hayatım boyunca ücret, çalışma şartları ve sosyal haklar nedeniyle uçuş ekiplerinin Türk Hava Yollarına, çoğunluğu uçak teknisyeni olan teknik personelinde özel sektöre geçişlerine tanıklık ettim.
Maalesef aynı çalışma ortamında aynı işi yapan kişilere yasalarımızda yer alan “eşit işe eşit ücret” prensibine aykırı olarak farklı ücretler ödenebilmektedir.
Daha önce de defalarca kez ifade ettiğim üzere bizler ayrıcalık değil “Adalet” istiyoruz.
Sahada çalışanlara bir yıl önce “pandemi” döneminde ücret kesintisine gidilmeyeceğini ve işveren tarafından bu yönde gelen taleplerin kabul edilmeyeceğini beyan eden, havacılığa hakim olamayan metal iş kolundaki sendika temsilcileri çalışanlara beyan ettikleri sözlerinin tersini yapmış ve adil olmayan ücret kesintilerine imza atmıştı.
Üyelerine cenazelerle ilgili insani bilgilendirmeler yapan sendika, Havacılık şubesi delege seçimleri için herhangi bir bilgilendirme yapmayı uygun görmemişti.
Cumhurbaşkanının halk tarafından seçildiği bir ülkede, Sendika Havacılık Şube Başkanı ve yönetiminin üyeler tarafından değil de delegeler tarafından seçilmesi de demokrasimiz için büyük bir ayıptır.
Burada asıl görev yine şirket yönetimlerine düşüyor. Özlük haklarının adaletli olarak sağlandığını gören çalışanların şirketlerine olan bağlılığının arttığı ile ilgili bilimsel çalışmalar bulunmaktadır. Şirketlerimiz çalışan bağlılığını artırmak istiyorsa bunun sağlanması için tavır almak zorunda.
Sektörümüzün ve şirketlerimizin zorlu bir dönemden geçtiğinin bilincindeyiz. Son dönemde uçak bakım sektöründe çalışan ve asgari geçim düzeyinin altında geliri olan çalışanlar için acil olarak iyileştirmeler yapılmasını bekliyoruz. Bu tüm sektörün geleceği için önem arz etmektedir.
Eylül ayı ile yeni bir eğitim ve öğretim yılına daha başlıyoruz. Eğitim sürecinde olan tüm çocuklarımızın zihni ve yolu açık olsun.
Bu arada, uçak bakım alanında eğitim alacak yükseköğretim kurumlarını tercih eden gençlerimize, kazanım elde edebilmeleri için tercih ettikleri okullarının SHGM tarafından onaylarını ve yetkilerini sorgulamalarını öneriyorum.
Tüm meslektaşlarıma ve sivil havacılığımızın tüm paydaşlarına görevlerinde kolaylıklar ve emniyetli çalışmalar dileriz.