Thumbnail
  • 15.08.2025

Değerli Meslektaşlarım, Kıymetli Havacılık Dostları,

Bu satırları, camiamızı derin bir kedere boğan acının ve omuzlarımızdaki ortak sorumluluğun bilinciyle kaleme alıyorum. Yakın zamanda elim bir iş kazası sonucu kaybettiğimiz genç meslektaşımız, kardeşimiz Yusuf Altun’un acısı hâlâ yüreklerimizde taptaze. Gökyüzüne adanmış bir ömrü, işinin başında kaybetmenin üzüntüsü tarif edilemez. Kendisine Allah’tan rahmet, ailesine, sevenlerine ve tüm havacılık camiamıza sabır ve başsağlığı diliyorum.

Yusuf’un kaybı, sadece bir anma vesilesi değil; bizlere durup düşünmeyi, sorgulamayı ve harekete geçmeyi zorunlu kılan acı bir çağrıdır. Bu olayı münferit bir kaza olarak görüp unutmamalıyız. Çünkü bu trajedi, her gün sessizce taşıdığımız risklerin ne kadar somut olduğunu ve oluşan zafiyetlerin nelere yol açabileceğini bize en ağır biçimde göstermiştir.

Türkiye’de iş sağlığı ve güvenliği (İSG) uygulamaları, 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu temelinde şekillenir. Bu tebliğdeki mevcut düzenlemelere göre mesleğimiz hâlen “Tehlikeli” sınıfta tanımlanmaktadır. Oysa kullandığımız kimyasallar, zorlu fiziksel koşullar ve yaptığımız en ufak bir hatanın doğurabileceği sonuçlar dikkate alındığında, bu işin gerçekte “Çok Tehlikeli” sınıfta yer alması gerektiği açıktır.

Riskler sadece bununla da sınırlı değildir. Havacılık sektöründeki hızlı büyüme, teknisyenlerin iş yükünü ve zaman baskısını olağanüstü boyutlara taşımıştır. En dikkatli ve deneyimli profesyonelin bile hata yapmasına zemin hazırlayan bu yoğunluk, aslında “insan hatası” olarak tanımlanan pek çok olayın arkasındaki temel sebeptir. Bu noktada en sinsi tehditlerden biri de yorgunluktur. Uçakların zamanında sefere verilmesi baskısı altında, bilişsel performansımızı ve dikkatimizi aşındıran bu yükü sadece kişisel çabalarla yönetemeyiz. Bilimsel verilere dayalı, proaktif bir Yorgunluk Risk Yönetim Sistemi (FRMS) artık bir tercih değil, bir zorunluluk haline gelmiştir.

Yusuf’un hatırasına ve mesleğimize olan sorumluluğumuz gereği atmamız gereken adımlar bellidir:

Yasal Düzenleme İhtiyacı: Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı ile Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü nezdinde gerekli girişimlerde bulunup, uçak bakım faaliyetlerinin tehlike sınıfının, sadece fiziki riskleri değil, aynı zamanda aşırı iş yükü ve insan hatası potansiyelini de yansıtacak şekilde “Çok Tehlikeli” olarak güncellenmesidir. Buna yönelik hazırladığımız raporları sunarak bu sürecin yapıcı bir paydaşı olmayı hedeflemekteyiz.

FRMS’nin Yaygınlaştırılması: Tüm bakım kuruluşlarında, Yorgunluk Risk Yönetim Sistemleri’nin (FRMS) bir standart haline getirilmesi için düzenleyici otoriteler ve işverenlerle diyalog kanalları açmak için çaba göstereceğiz. Çünkü asıl amaç, sahadaki gerçek riski etkin bir şekilde yönetmektir.

Farkındalık ve İş Birliği: Emniyetin bir maliyet kalemi değil, ortak geleceğimiz için en temel yatırım olduğunu her platformda vurgulayarak, emniyetli bir çalışma ortamının, daha az hatanın yapıldığı, daha verimli ve kaliteli bir operasyon anlamına geldiğini anlatacağız.

Bu mücadele sadece teknisyenlerin değil; emniyetli bir gökyüzü isteyen herkesin ortak mücadelesidir. Çünkü emniyet, apronda, hangarda, teknisyenin elindeki bir tork anahtarında başlar.

Yusuf Altun’un, Tuğrul Tuna Beken’in, Şentürk Çavuş’un aziz hatıralarını, mesleğimizin itibarını ve geleceğimizin güvenliğini tesis ederek yaşatmalıyız. Tüm meslektaşlarımı birlik olmaya, tüm havacılık camiasını bu çağrıya destek vermeye davet ediyorum.

Yazımı sonlandırırken, milletimizin bağımsızlık ve özgürlük mücadelesinin simgesi olan 30 Ağustos Zafer Bayramı’nı kutluyor; başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşları olmak üzere, vatan uğruna can veren tüm kahramanlarımızı rahmet, minnet ve saygıyla anıyorum.

Saygılarımla,

Önerdiklerimiz

1968 © Uçak Teknisyenleri Derneği