Zarafet ve görkemle öne çıkan korunmuş binaları, sarayları ve sanat dolu atmosferiyle büyüleyici bir şehir olan Viyana, Leopold Museum ve Sisi Müzesi gibi kültürel zenginlikleri ve tarihi dokusunun derinliklerinde gizli hikayelerle bezenmiş bir kent olarak öne çıkıyor.
İ smi geçtiğinde bile zihnimizden zarafet ve görkem imgelerini aynı anda canlandıran Viyana, çok güzel korunmuş binaları, hangisine bakacağınızı şaşıracağınız sarayları, düzenli şehir yapısı, görkemli müzeleri, bir çok sanatçıyı yetiştiren kültürünü derinden hissedebileceğiniz sanata değer verme haliyle kesinlikle kaç gün geçirirseniz geçirin doyamayacağınız bir şehir. Gezecek yeri çok, hatta o kadar çok ki gez gez bitmiyor. Orta Avrupa’yı gezmek isteyenler için tam bir biçilmiş kaftan. Kısacası biz çok sevdik Viyana’yı. Öyleyse hemen başlayalım anlatmaya!
Kış ayları, özellikle aralık, ocak ve şubat, Viyana’nın en keyifli zamanları olarak öne çıkıyor. Biz 5 gün olarak planladık Viyana’yı. Christmas dönemine denk getirdiğimiz için her taraf Christmas Market’lerle doluydu ve şehir baştan aşağı süslü püslüydü. Açıkçası biz Viyana’nın bu haline bayıldık ve soğuk havaya aldırmadan her yerini yürüyerek gezebildik. Çok yer gezilir, her sokak yürünür, her kahvecide bir mola verilir; ama işinizi kolaylaştırmak için yelpazeyi biraz daraltmaya çalışalım.
Parlamento Binası
Önündeki heykelleri, caddeye hafif yukarıdan bakan konumuyla, merdivenlerinde mola verilecek en doğru yerlerden birisi.
Leopold Museum
Biz burayı Gustav Klimt’in eserlerini görmek için ziyaret ettik ama elbette çok değerli eserler de vardı. Dört kata yayılmış farklı koleksiyonları, devasa bahçesi ile mutlaka Viyana müzeleri listesine ekleyin.
Sisi Müzesi
Sisi, Viyana tarihine damgasını vurmuş bir imparatoriçe. Hürrem gibi düşünebilirsiniz... Yıllardır medyatikliğini korumuş olan Sisi için filmler çekilmiş. Kullandığı eşyalardan müze yapılmış. Hediyelik eşyaları Viyana’nın her yerinde…
Sisi’nin hazin bir sonu var. İtalya’ya Cenova’ya gezmeye gittiğinde bir anarşist tarafından bıçaklanarak öldürülüyor.
Aziz Stephan Katedrali
Gotik mimariye sahip bir kilise, çatısı ise mozaik kaplı. Dilerseniz kilisenin içine girebiliyorsunuz, ancak biz girmedik..
Evrensel kural gereği Viyana’da yenmesi gereken şey ‘’şinitzel’’. Türkiye’de yediklerimizden farklı ve lezzetli olduğu doğru. Bizim damak zevkimize göre şinitzelin yanında yenen patates salatası, şinitzelin kat kat üstünde.
Şinitzel için her yerde önerilen Viyana’nın en ünlüsü Figlmüller! Sakın ola rezervasyonsuz gideyim demeyin. Rezervasyonu da 1 gün önce yaparım sanmayın, aylar öncesinden rezervasyonlar doluyor.
Diğer bir ‘’gitmezsem olmaz’’ mekan ise Sachet Oteli’nin pastanesi, Cafe Sacher... Buranın ünlü ‘’Sachertorte’’ isimli pastasını yemeden Viyana’yı terkedemiyorsunuz.
Hiç matah bir pasta değil ama o kadar ünlü ve önemli ki, anlayamadık. Biz rezervasyon yaptırmıştık. Rezervasyonsuz içeri girmek için sıra beklemeyi göze almalısınız.
Viyana bizim için yeni yılı karşıladığımız, hatırladıkça mutlu eden anılar biriktirdiğimiz ve tekrar tekrar gitmek istediğimiz bir şehir oldu.
Umarız sizin için de unutulmaz bir keşif olur.