Şöyle bir kent düşünün 8500 yıllık bir tarihi geçmişe sahip ve en eski yerleşim yerlerinden birisi. Birçok uygarlıklara ev sahipliği yapmış, dünya güzeli bir kent. İzmir’e yaklaşık 100 km uzakta Bakırçay havzasında yer alan Bergama burası.
Yıllar önce gitmiştim. Yeni yerleşim ve Antik kent bölgesi birbirinden ayrılmıştı. Anımsıyorum. Ancak bu kez gittiğimde bu ayrımın çok daha belirgin olduğunu gördüm.
Çanakkale İzmir karayolundan İzmir’e gelmeden solda Bergama tabelasından içeri giriyorsunuz. Burası yeni yerleşim bölgesi. Ancak çarşıdan geçip de Akropole doğru giderken de eski yerleşim bölgesi ile karşılaşıyorsunuz. Yol dümdüz ve yeşillikler içinde. Akropole gelmeden sol tarafta önce Bergama Müzesi karşınıza çıkıyor. Oldukça şık ve güzel bir müze burası üstelik de çok zengin. Heykeller, bölgeye özgü kumaş, dokuma, halı, kilim örneklerini barındırıyor içinde.
Evet, gördüğünüz gibi İyon, Helen, Roma ve Bizans dönemlerini yaşamış bir kentteyim bu ay, Bergama da. Öncelikle şunu ifade etmek isterim: burası en eski kentlerden biri ama aynı zamanda da en modern bir ulaşım aracına sahip bir kent... Bu ziyaretimde en çok şaşırdığım şey şu oldu: Eski yerleşimden Akropole kadar yapılmış olan, kısacası tepeye çıkışı müthiş kolaylaştıran o görkemli modern teleferik. Evet, son derecede modern bir teleferik var Bergama’da. Böyle bir teleferiğin benzerini İsviçre’de gördüğümü anımsıyorum.
Bergama hem bir bilim hem de bir sanat merkezi durumunda bir kent. Özellikle tarih boyunca tıp alanında ayrı bir yere sahip olan bir şehir burası. Mesela öğrendim ki ilk kez çamur ile tedavi burada yapılmış. Akropolden yaklaşık 820 m uzakta bulunan Asklepeion İ.Ö. 4. yüzyılda kurulmuş olan adeta bir hastane durumunda. Asklepeion’un bünyesinde hastane, kütüphane ve bir de Amfi tiyatro bulunuyor.
Bergama Müzesinden çıktıktan sonra Akropole gitmek için iki seçeneğiniz var. Ya araçla, ya da demin bahsettiğim o modern teleferik ile. Seçim sizin.
Bergama kenti sadece tıp merkezi değil aynı zamanda müzik, tiyatro merkezi olan bir kent... Deniliyor ki ilk kez Psikoterapi burada yapılmış. Ayrıca bunu da belirtmeliyim, Birleşmiş Milletler Örgütü tarafından seçilmiş olan ‘’Akdeniz’de ortak öneme sahip 100 tarihi sit’’ içinde yer alıyor.
Bergama tarihi demek, bence Akropol demek. Akropol 300 m yükseklikte dik bir tepe üzerinde yer alan tam bir tarih deposu. Akropol iki kısımdan oluşuyor. Birincisi Gymnasium İkincisi Stadium. Ayrıca burada Zeus Sunağı, yukarı agora,10 bin kişi kapasiteli dünyanın en dik tiyatrosu olarak bilinen tiyatro, Diyonysos tapınağı ve kral sarayları bulunuyor. Baktığınızda burada dini, resmi, sosyal ve ticari binalar iç içe bulunuyor.
Buranın bir diğer özelliği de UNESCO Dünya Kültür Mirası listesinde yer alması. Çünkü Bergama hemen her alanda ilklerin yurdu olmuş. Öte yandan da Bergama krallığına da ev sahipliği yapmış.
Şimdi bakalım bu ilkler neler:
-İlk kez deriden kâğıt yapımı yani parşömen
-İlk doğal tedavi (Müzikle, tiyatro ile spor ya da güneş ile)
-İlk doğal ilaç kullanımı (Farmakoloji)
-İlk defa tıp ve eczacılık simgesi olarak yılanın kullanımı
-İlk kez 200.000 ciltlik bir Asya Kütüphanesi
Bergama adı antik dönemdeki ismi olan Pergamon sözcüğünden gelmekte. İlk çağda Pergamon Krallığının merkezi, Ortaçağda Karesioğullarının merkezi ve en son olarak da Osmanlı İmparatorluğunun önemli bir merkezi olarak her dönemde önemini korumuş bir kent burası.
Bergama şehrini çevreleyen sur duvarları İ.Ö. 7. yüzyılda yapılmış. Yani şehre yerleşim bu tarihte başlıyor.
Birçok cami bulunan kentte bu camileri sayacak olursak, Ulucami, Şadırvan Camii, Şadırvan Camiinin yanındaki Selçuk Minaresi ilk akla gelenler. Çukur han ve Taş Han kentin iki ünlü hanı. Bir zamanlar Kervansaray olan bu hanların inşa ediliş tarihi 1432.
Bergama kaplıcaları ile de ünlü bir kent. Mahmudiye, Paşa, Geyiklidere, Dereköy, Haydar Ilıcaları sayılabilir. Suları kükürtlü banyolar olarak adeta bir şifa merkezi burası.
Bergama’da dikkatimi çeken iki şey oldu. Birincisi Bergama evleri. Kalın dış duvarları olan evler adeta Rum evi görünümünde. Bir de o cıvıl cıvıl renkleri ile her sokak başında sergilenen halı, kilim, heybe vb. el dokumaları kadar canlı ve o kadar da renkli ki mutlaka görmelisiniz.
Antik çağa bir yolculuk yapmak isterseniz o zaman Bergama’yı görmelisiniz. Şirin, son derecede güzel korunmuş, düzenlenmiş tarihi eserleri, kültür merkezi, müzesi, rengârenk halı ve kilimleri ile Bergama sizi adeta kendisine çağırıyor. Ben defalarca gitsem bıkmayacağım bu kentten ayrılırken sizlerin bu antik şehri görmenizi kesinlikle öneriyorum. Ben gittim, gezdim, gördüm. Şimdi de sıra sizde. Bergama sizi çağırıyor.