Thumbnail
  • 15.09.2023

Yaşam ve ölüm arasında 72 gün…

571 nolu uçuş

 

Uruguaylı bir ragbi takımı, arkadaşları ve aile fertlerinden bazılarıyla birlikte İngiliz ragbi takımı Old Boys Club ile maç yapmak için Şili’nin başkenti Santiago’ya gidiyorlardı. Uçakta bulunan 45 yolcudan hiçbiri bu yolculuğun çok kötü geçeceğini bilmiyordu. Uçak And Dağları’na düştüğünde, hayatta kalmak için akıl almaz olanı yapmak zorunda kalacaklardı.

 

Tarih 12 Ekim 1972…‘de Old Christians Club rugby takımı (19 kişiden oluşan) ve 21 aile üyesi ve en yakın arkadaşları Carrasco Uluslararası Havalimanı’ndan kalkan 571 numaralı uçuşla yola çıktılar. 1962’de kurulan Uruguaylı spor kulübü, ülkesinde ilk on senesinde iki ulusal şampiyonluk kazandı. Ana rakiplerinden biri olan İngiliz ragbi takımı Old Boys Club ile maç yapmak için Şili’nin başkenti Santiago’ya gidiyorlardı.

Uçakta, yolcuların yanı sıra 5 bin 117 uçuş saati deneyimli pilot Albay Julio César Ferradas ve yardımcı pilot Dante Héctor Lagurara olmak üzere beş mürettebat üyesi daha bulunuyordu. Uçurdukları uçak, dört yaşında bir Uruguay Hava Kuvvetleri çift turboprop Fairchild FH-227 idi.

Kaza

And Dağları’nın üzerinde patlayan bir fırtına nedeniyle, bir Arjantin şehri olan Mendoza’da bir gece durmak zorunda kaldılar. Ancak, uçuş koşulları kısa süre sonra iyileşmiş gibi görünüyordu. Bu nedenle ayın 13’ünde devam etmeye karar verildi. Yolculuk öncesinde, yapılacak uçuş, turboprop Fairchild gibi bir uçağın ulaşabileceği maksimum yüksekliğe çok yakın olan And Dağları’nın en yüksek zirvelerinin üzerinden uçmayı gerektireceğinden; Mendoza’dan Santiago’ya doğrudan bir rota olsa da, uzun rotadan uçmanın daha güvenli olacağı kararı alındı. Bu nedenle, yardımcı pilot Dante’yi eğiten pilot Julio, uçağı dağların alçak bir kısmının üzerinden uçurdu. Dağlar fırtına bulutları tarafından gizlenmişti. Ve az sonra gerçekleşecek ölümcül kazanın da esas nedeninin bu olduğu tahmin ediliyor.

Uçağın konumunu yanlış değerlendiren yardımcı pilot Dante Héctor Lagurara, And Dağları’nı çoktan geçtiklerini düşünerek alçalmak istedi. Durumdan habersiz hava trafik kontrolü ise buna izin verdi. Havada türbülansa giren uçak, aşağı hava akımına çarptığında birkaç yüz metre alçalmaya başladı. Uçaktaki rugb oyuncuları, ilk başta şaka yapılıyor sandı ama çok geçmeden içlerinden biri ilerideki dağları fark etti. Dağa çok yakındılar. Pilot, umutsuz bir girişimde irtifa kazanmaya çalıştı, ancak uçağın alt kısmı dağın sırtına çarptı. Uçak daha sonra anlatıldığına göre iki veya üç kez dağa çarptı ve bu sırada önce sağ kanat, sonra arka kısım, ardından da ikinci kanat koptu. Sonunda dik bir buzuldan saatte 350 km hızla aşağı kaydı ve çarpma nedeniyle tüm koltuklar öne doğru fırlayarak kokpiti ezdi. Uçağın pilotu Albay Julio César Ferradas anında can verdi.

Uçak, gitmeleri gereken rotadan yaklaşık 80 km uzakta ve yaklaşık 3 bin 600 metre yükseklikte durdu. Ölümcül şekilde yaralanan ve çok acı çeken yardımcı pilot Dante Héctor Lagurara, ağır yaralıolduğu için hayatta kalanlardan birine tabancasını alıp onu vurmasını söyledi. Ancak ragbi takımının tüm üyeleri bu teklifi reddetti. Yardımcı pilot, kısa bir süre sonra öldü. Parçalanmış gövdeden altı kişi çıkarıldı ancak ağır yaralanmalardan dolayı hemen öldü.

Kaza sonrası

Kaza sonrasında sadece 33 kişi hayattaydı. Hayatta kalanlar, şimdi korkunç gerçekle yüzleşmek zorunda kalmışlardı. Dağ başında sıfırın altında  eksi 30-40 derece sıcaklıkta yaşam mücadelesi başladı. Birçoğu yaralanan, uzuvları kırılan yolcular vardı. Bazıları uçaktaki yakınlarını kaybetmişti. Çok az yiyecek vardı. Aile üyelerini kaybetmiş olan yaralı olan yolcular hem bu durumla hem de çok az kalmış yiyecek ile mücadele etmek zorundaydı.

Yolcular arasında bulunan ragbi oyuncularından olan Nando Parrado’nun kafatası kırılmış ve birkaç gün komada kalmıştı. Bu süre içinde öldüğü sanıldı. Ancak su istediğnde yaşadığının farkına varıldı. Uyandığında annesinin, kız kardeşinin ve iki çocukluk arkadaşının kaybını kabul etmek zorunda kaldı.

Geri kalan insanlar, soğukla mücadele etmek için uçağın koltuklarını söktü ve içine barikat kurdu. Ardından yiyeceklerinin envanterini çıkardılar. Yiyecek çok fazla yoktu. Sadece biraz çikolata ve birkaç atıştırmalık vardı. Hayatta kalanlar, kısa süre içinde bir radyo buldular ve onların dış dünyayla tek irtibatları bu radyo olmuştu. Ancak bunu iletişim kurmak için kullanamadılar. Kaybolduktan sonraki 11’inci günde, radyodan arama kurtarma çalışmalarının durdurulduğunu öğrendiler

Kritik karar

Tüm bu sorunların yanı sıra diğerleri kadar bariz olmayan bir başka sorun daha vardı. Güneş ışınlarını yansıtıyor ve hayatta kalanların güneş yanıklarına ve gözlerinin kızarmasına neden oluyordu. Ancak bulabildikleri güneş kremi, makyaj ve güneş gözlüğü bir nebze de olsa bu sorunu aşmalarını sağladı. Bir çoğu, su kaynağı olarak sürekli kar ve buz yedikleri için boğaz enfeksiyonuna yakalandı. Bunun çözümü için karı güneş ışığına maruz bırakan ve eridikçe damlaları tutan bir düzenek yaptılar. Kısa süre sonra erzak azalmaya başladı ve yiyecek sıkıntısı baş gösterdi. Bunun üzerine hayatlarının en önemli kararını vermekle karşı karşıya kaldılar. Ya kaderlerine razı gelip ölümü göze almak, ya da kazada ölen arkadaşlarının, yakınlarının buz ve kayalarla çevrili cesetlerini yemek…

Sonunda ölenlerin etini yemek, yaşamak için rasyonel tek gerçekti.

Kurtuluş

Günler geçtikçe hava yavaş yavaş ısınmaya başladı. Enkazın etrafındaki kar erimeye başlayınca grup bir tür keşif gezisi yapmaya karar verdi. Bu daha önce denenmişti, ancak irtifa hastalığı ve uçağın gövdesinin koruması olmadan gece aşırı soğuk gibi nedenlerle bu tür planlardan vazgeçilmişti. Önce doğuya yöneldiler ve uçağın bazı erzak, fazladan giysi ve ağır bir batarya içeren kuyruğunu buldular. Radyoyu kamplarından alarak daha uca doğru getirdiler, ancak farklı voltajlar nedeniyle şarj edemediler.

Çetin sınavlarının 62’nci gününde Nando Parrado, Canessa ve Antonio Vizintín yardım aramak üzere gruptan ayrıldılar. Artık ölmüş olan yardımcı pilot ölmeden kısa bir süre önce Curicó’yu geçtiğinden bahsetmişti onlarda pilotun söylediği yöne doğru ilerlediler ama ne yazık ki bu bilgi yanlıştı ve hala medeniyetten uzaktaydılar. Malzemeler azaldığından, Nando ve Canessa  yola devam ederken Vizintín’in diğerlerinin yanına dönmesine karar verdiler. İki kazazede günlerce yürüdüler sonunda bir tür yönlendirme sağlayacağını umdukları bir zirveye ulaştılar, ancak bu da işe yaramadı. İkili ümitlerini yitirmeden yola devam ettiler. Nihayet keşif gezilerinin 9’uncu günü, yani kazadan bu yana geçen 71 gün sonraki öğle sonrasında bazı ineklere rastlarken  sonunda bir nehir buldular ve nehrin karşı tarafında üç çoban gördüler. Taşkın sularının sesi bir şey anlaşılamayacak kadar yüksek olduğu için iletişim kurmakta zorlandılar, ancak çobanlar ertesi gün geleceklerine söz verirdiler. Çobanlar ertesi gün geldiklerinde, iki kazazede’nin üzerine kağıt ve kalem yapıştırılmış bir taş atdılar. Nando ve Canessa, kağıda durumlarını anlatan ve yardım istediklerini anlatan not yazdılar. Kısa bir süre sonra Şili Hava Kuvvetleri, bir helikopterle kaza mahalline uçtu; ancak ağırlık limitleri ve zorlu arazi nedeniyle hayatta kalanların yalnızca yarısını alabildi. Diğerleri bir gün sonra, 23 Aralık’ta, And Dağları’nda iki aydan fazla kaldıktan sonra kurtarıldı.

Tepkiler

Grup başlangıçta yetkililere yanlarında getirdikleri yiyecekler ve yakındaki bitkiler sayesinde hayatta kaldıklarını anlattılar. Halkın ve ailelerin tepkisinden korktukları için kazada ölen insanların etini yemek durumunda kaldıklarını itiraf edemediler.

Hayatta kalanları kurtaran ekip olan Andean Relief Corps’un yardımcıları tarafından çekilen iki fotoğraf ise, kurtarmadan üç gün sonra, 26 Aralık’ta, iki Uruguay gazetesinde yayınlandı. Gazeteler yarısı yenmiş bir insan bacağını gösteren fotoğrafları yayınlayarak hayatta kalanların yamyamlık yaptığını yazdı. Bu durum kazada ölenlerin ailelerinde büyük öfkeye yol açtı. Aileler kendilerini ihanete uğramış hissederken halk yolcuların aldığı kararları sert bir şekilde eleştirdi. Bunun üzerine kazadan kurtulanlar, Uruguay’da bir kolejde bir basın toplantısı düzenledi. Toplantıda konuşan Alfredo Delgado, kazadan sonra meydana gelen koşulları ve olayları kamuoyuyla paylaştı ve nasıl bir yaşam mücadelesi içine girdiklerini anlattı. Bu açıklamadan sonra kazada ölenlerin ailelerinin feryatları azaldı. Hayatta kalanların hayatta kalma durumları nedeniyle, yamyamlığa başvurdukları için lanetlenmeyeceklerini onaylayan ise yalnızca bir rahipti.

Sonrası

1972 yılının ekim ayında And Dağları’nda bir uçak kazası yaşandı. Uçaktaki 45 yolcudan sadece 16’sı hayatta kaldı, 29’u ise başaramadı. Sonunda, tüm bunlar hakkında ne düşüneceğiniz size kalmış. Bu kesinlikle bir trajediydi. Birçok insan öldü, yaralandı ve büyük ihtimalle ömür boyu sürecek yaralar aldı. Hayatta kalanların ise bunu önlemek için yapabileceği hiçbir şey yoktu.

Bu çetin sınav, 1972 Andes Müzesi’nde belgelendi ve hayatta kalan birkaç kişi, bu konuyla ilgili kitap yazdı. Kazada hayatını kaybeden 11 kişinin aileleri; çocukları destekleyen ve onları okumaya ve öğrenmeye teşvik eden bir hayır kurumu kurdular.

571 nolu uçuşta hayatını kaybedenlerin kalıntıları, kaza mahallinden sadece 400-800 metre uzağa, ortak bir mezara gömüldü. Defin yeri nedeniyle aile üyelerinin cenazeye katılmasına izin verilmedi. Hükümet burayı çığlara karşı güvenli olduğuna inandıkları için seçtiğini açıkladı.

Mezarın yakınlarında küçük basit bir taş sunak ve turuncu bir haç kullanıldığı için uzaktan görülebiliyor. Üzerinde “El mundo a sus hermanos uruguayos cerca, oh dios de ti” (Dünya Uruguaylı kardeşlerine yakın, aman Tanrım) yazan bir metal bir plaka yer alıyor. Bugün kaza mahalli, ölen kişilerin anısını onurlandırmak için her yıl binlerce insan tarafından ziyaret edilmektedir.

Önerdiklerimiz

1968 © Uçak Teknisyenleri Derneği